Thomas Cook İflas Süreci;  Oteller Alacaklarını Şüpheli Alacak Olarak Gösterebilecekler mi?

Thomas Cook İflas Süreci; Oteller Alacaklarını Şüpheli Alacak Olarak Gösterebilecekler mi?


Son yıllarda, ülke olarak yaşadığımız tüm olumsuzlukların ve demokrasideki kırılmaların faturasını en ağır ödeyen sektörlerden birisi turizm oldu. Kültür turizminin sayılı ve en çok gelir elde eden ülkelerinden birisi olması gerekirken, bugün Türkiye ağırlıkla ucuz bir güneş, deniz ülkesi olarak rağbet görüyor. Haliyle çok düşük gelir bırakan bir kesime hitap eder hale gelen turizm sektörü, 2019 yılında en azından “sayısal” olarak belirli bir düzeye gelmenin sevincini yaşayacakken, dünya küresel turizminin en önemli firmalarından birisi olan Thomas Cook’un Eylül sonunda iflasını ilan etmesiyle derin bir şoka uğradı.

İngiltere Başbakanı Boris Johnson’ın da ifade ettiği gibi, İngiliz hükümetinden talep edilen 150 milyon sterlin tutarında desteğin sağlanmaması nedeniyle iflasını açıklamak zorunda kalan küresel seyahat şirketinin mağduru olan pek çok Türk işletmeci var. Bu durumu gözeten Hükümet’den ilk yapılan açıklamalarda 50 milyon Euro büyüklüğünde bir kredi paketi hazırlanacağı ve yaraların sarılacağı ifade edilmişti.

Aradan geçen sürede, özellikle Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) tarafından yapılan bilgilendirmeler üzerinden kredi destek paketi başvurusu yapan işletmecilere herhangi bir kesin sonuç iletilmediği gibi konunun devlet/bakanlık düzeyinde takip edildiğine dair de bir işaret görünmüyor. Deyim yerindeyse işletmeciler kendi başlarına bırakılmış durumdalar.

Bunun önemli bir göstergesi de, Thomas Cook’un İngiltere, Almanya başta olmak üzere Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde kurulu yapılarının tümü için iflas kararı alınıp alınmadığı, teknik olarak iflas süreçlerinin başlayıp başlamadığı, iflas süreci başlamış ise iflas idaresine kayıtlarla ilgili hangi ülkede ne gibi bir işlem yapılacağı konusunda ortalıkta dolaşan bir çok rivayet, söylenti olmasına rağmen özellikle Bakanlık tarafından gerek işletmecileri gerekse de kamuoyunu bilgilendirmeye yönelik bir girişimde bulunulmaması.

Bakanlık olayın hemen ertesinde her türlü konuda desteğin sunulacağını belirtmesine rağmen, süreçle ilgili sağlıklı, doğrudan ve resmi bir bilgilendirme yapılmaması büyük bir eksiklik. Gerekirse alacaklı, zarara uğramış durumdaki işletmeciler tarafından yapılacak bir başvuru ile çok geç olmadan Bakanlığın süreci daha aktif takip etmesi, özellikle yurt dışındaki hakları koruma altına alması istenilmeli.

Ötesinde, iflas tüm dünyaya ilan edilmesine rağmen, vergi mevzuatı açısından alacaklı otel işletmecilerinin bu alacaklarını “şüpheli alacak” olarak gösterip gösteremeyecekleri konusunda da bir belirsizlik var. Bu konuda Gelir İdaresi Başkanlığı’na özelge istemli başvurular yapıldı ve Ekim sonu itibariyle Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından yapılan açıklamalarda,

  • 213 sayılı VUK 323 üncü madde hükmü gereği, dava ve icra aşamasında olan bütün alacakların şüpheli alacak olarak tanımlanacak tutar için karşılık ayrılabileceği, bu karşılığın dava ve icra takibinin yapıldığı yılda karşılık ayrılması gerektiği,

  • yurt dışından olan alacaklar için esas itibariyle iş yapılan firmanın mukim olduğu ülkenin mahkemelerinde dava açılması veya icra takibinde bulunulması gerektiği,

  • 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un 24 üncü, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 6 ve 10 uncu, 6098 sayılı Borçlar Kanunu 89 uncu maddeleri gereği, mükellefler tarafından Türkiye’de başlatılan yasal takibe dayanılarak da yurt dışından olan ticari alacak için şüpheli alacak karşılığı ayrılmasının mümkün bulunduğu,

  • diğer taraftan, iflas halinde dava veya icra yoluyla takip yapılmasının mümkün bulunmadığı, bu noktada şüpheli alacak karşılığının alacağın iflas masasına kaydının yapıldığı tarihe aithesap döneminde ayrılması gerektiği,

belirtilmiştir. Bu açıklamalardan, Thomas Cook’a (İngiltere, Almanya vd ülkelerdeki şirketlerine) karşı Türkiye’den icra takibi başlatılması ve her koşulda ilgili ülkede teknik olarak iflas masasının oluşmasından sonra masaya alacağı kaydettirerek şüpheli alacak işlemi yapılabileceği, bu işlemlerin 2019 hesap/vergi dönemi içinde yapılması gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır.

Görüldüğü üzere, Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından belirli bir esneklik yapılma gayreti söz konusu olsa da Şirketin ilgili ülkedeki iflas sürecinin yakından takip edilmesi bir zorunluluk halini almıştır. İşte tam da bu noktada, Bakanlık ve ilgili meslek odalarının zarara uğrayan işletmecilere destek için süreci üstlenmesi, takip etmesi, gerekli aşamalarda bilgilendirme yaparak hak kaybına yol açmayacak ve bir yandan da işletmecilerin yeni masraflar yapmasına gerek olmayacak bir şekilde müdahil olmaları önem kazanmaktadır.

Bu süreçte söylenti düzeyindeki bilgilerle işlem yapılması yeni zararların doğumuna neden olacağı gibi ülke turizm düzeyinin bir tık daha aşağı inmesine neden olabilecektir. Değil mi ki daha ilk günden “destek açıklamaları” yapıldı, o zaman iş başa düşüyor.