Yakın Gelecek: Emisyon Ticaret Sistemi Nedir?

Yakın Gelecek: Emisyon Ticaret Sistemi Nedir?


Türkiye’nin Paris İklim Anlaşmasını onaylamasının ardından, gözler esasen geçtiğimiz yıl yasalaştırılması öngörülmüş olan İklim Kanunu’nda. İklim Kanunu ve bu kanun çerçevesinde çıkartılacak ikincil mevzuatın, belirli piyasa aktörleri ve yüksek karbon salınımına katkı sağlayan birçok şirketler bakımından önemli fiili sonuçları olacağını söylemek mümkün. Yakın gelecekte İklim Kanunu ile hayatımıza girecek kavramlardan bir tanesi de emisyon ticareti sistemi. Peki bu sistem nedir ve nasıl çalışır?

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi içerisinde imzalanan Kyoto Protokolü’nde, ülkelerin “ortak fakat farklılaştırılmış sorumlulukları” doğrultusunda sera gazı emisyonlarını azaltması, bunu yapamıyorsa karbon ticareti uygulamalarını benimsemesi kabul edilmiştir.

Karbon fiyatlandırması, temiz enerji geçişini teşvik etmek ve sera gazı salınımını azaltmak için oluşturulan piyasa temelli bir araç olarak tanımlanabilir. Karbon salınımına bir değer biçilmesi, sera gazı emisyonlarının toplumsal maliyetini içselleştirerek düşük karbonlu teknolojilere teşvik eder ve çok taraflı iş birliği sağlar. Ancak esas olarak, enerji politikaları ile iklim politikaları arasında bir uyum yaratması yönüyle, bugün Paris İklim Anlaşması ile hedeflenen küresel sıcaklık artışını kontrol altında tutmanın günümüz ekonomik düzenine uygun ve gerçekçi bir çözümü olarak görünüyor. 

Karbon fiyatlandırması, birbirini tamamlayıcı nitelikte iki piyasa aracı olarak tanımlanan karbon vergisi uygulamaları ve emisyon ticaret sistemi üzerine kurulu. Emisyon ticareti sistemi, sisteme dahil olan tesislerin sera gazı emisyonları için sektör ve kapasite bazlı olarak bir üst sınır değer belirlenmesi ve bu üst sınır için izin belgesi üretilmesini ifade ediyor. En basit hali ile, sera gazı salınımı fazla olan tesis, az olan tesisten izin belgesini satın alabiliyor, sisteme dahil olan tesisler arasında izin belgesinin yani aslen karbon emisyonunun ticareti söz konusu olabiliyor. Bu sayede belirli bir zaman dilimi içerisinde atmosfere salınacak sera gazı miktarına ilişkin bir kesinlik sağlanmış oluyor. Bununla birlikte belirlenen sınır değer zaman içerisinde düşürülerek, karbon salınımının da günden güne azaltılması söz konusu oluyor. 

Avrupa Birliği’nde iklim kriziyle mücadele ve Kyoto Protokolü doğrultusunda, 2003/87/EC sayılı Direktif’in 2005 yılında yürürlüğe girmesi ile dünyanın şimdiye tecrübe ettiği en kapsayıcı, sınır aşan bir emisyon ticaret sistemini benimsedi. Avrupa Birliği Emisyon Ticaret Sistemine, 28 üye ülkenin yanı sıra İzlanda ve Norveç de dahil. 2005-2007 ve 2008-2012 yılları arasında, sınır değerlerin ulusal bazda belirlendiği iki faz halinde uygulama gerçekleştirildikten sonra, 2013-2020 yıllarını kapsayan üçüncü fazda Birlik düzeyinde sınır değerlerin belirlenmesi ile daha bütünleşik bir sistem oluşturuldu. 2021-2030 yılları arasında ise, 2030 yılına kadar sera gazı emisyonlarının %55 oranında azaltılması hedefi doğrultusunda, dördüncü faz uygulanacak.

Avrupa Birliği uygulamasında yeşil enerji ve düşük karbon teknolojilere teşvik amacıyla para cezası uygulanması da söz konusu. Her yılın sonunda sisteme dahil olan her şirketin, bütün emisyonlarını kapsayacak kadar izin belgesine sahip olması bekleniyor. Tüm emisyonları için izin belgesine sahip olmayan şirketler, ağır para cezası yaptırımına tabi tutuluyor. Bununla birlikte, emisyonlarını azaltan bir şirket, gelecekteki ihtiyaçlarını karşılamak üzere tahsisatlarını yedekte tutabiliyor veya tahsisatlarından daha fazla emisyonu olan bir tesise satışını gerçekleştirebiliyor.

https://ec.europa.eu/clima/policies/ets_en

Emisyon ticaret sistemine ilişkin olarak ekonomik ve siyasi kaygılar, bölgesel farklılıklar ve izin maliyetlerinin ürünlere yüklenmesi gibi bazı tereddütler de tartışılıyor. Burada dikkat çeken kavramlardan bir tanesi, karbon kaçağı (carbon leakage). Karbon kaçağı, iklim politikalarıyla ilgili maliyetler nedeniyle işletmelerin üretimlerini daha az emisyon kısıtlaması olan ya da emisyon kısıtlaması olmayan diğer ülkelere aktarması durumunda ortaya çıkabilecek durumu ifade ediyor. Avrupa Birliği’nde bu durumun emisyonları Avrupa dışına kaydıracağı ve küresel ilkim çabalarını ciddi anlamda baltalayacağı düşüncesi ile üretilen çözüm ise sınırda karbon vergisi (carbon border adjustment mechanism). Sınırda karbon vergisi, düşük çevre standartları nedeni ile ihracatçı ülkede, ithalatçı ülkeden daha ucuza üretilen mallar üzerine ek tarifeler/vergiler koyulması anlamını taşıyor. Üçüncü ülkelerle diyaloğun kolay sağlanması adına, 2023 yılından itibaren ithalatçılara raporlama yükümlülüğü getiren “basit” bir sınırda karbon mekanizması uygulaması başlayacak. 2026 yılında ise öngörülen sistem tam olarak uygulanmaya başlayacak ve AB ithalatçıları bir önceki yıl AB’ye ithal ettikleri toplam ürün miktarını ve bu ürünlerdeki gömülü emisyon miktarını yıllık olarak beyan etmek ve buna ilişkin bir sertifikasyon yapmak zorunda kalacaklar.

Uluslararası alanda atılan adımlar ve getirilen düzenlemelerle, Türk uygulaması bakımından da dönüşümün kaçınılmaz olacağına şüphe yok. Mevcut duruma bakacak olursak, Çevre Kanunu’nun İlkeler başlıklı 3’üncü maddesinin 2018 yılında 7153 sayılı Kanun ile değiştirilen (h) bendinde “çevrenin korunması, çevre kirliliğinin önlenmesi ve giderilmesi için uyulması zorunlu standartlar ile vergi, harç, katılma payı, yenilenebilir enerji kaynaklarının ve temiz teknolojilerin teşviki, geri kazanım katılım payı, plastik poşet ve plastik ambalaj kullanımının azaltılması, depozito uygulaması, emisyon ücreti, kirletme bedeli ve kirliliğin önlenmesine yönelik teminat alınması ve karbon ticareti gibi piyasaya dayalı mekanizmalar ile ekonomik araçlar ve teşvikler kullanılacağı” belirtiliyor. Bu doğrultuda, mevzuatımızda çevrenin korunması için piyasa temelli araçların kullanılmasının yasal dayanağı mevcut.

Bununla birlikte Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Dünya Bankası tarafından ortak yürütülen Karbon Piyasalarına Hazırlık Ortaklığı Türkiye Programı (“PMR”) tarafından hem taslak İklim Kanunu, hem de taslak Emisyon Ticareti Sistemi Yönetmeliği’ne ilişkin çalışmalar yapılıyor. Yönetmelik taslağına göre ise Yönetmelik’in amacı, ülke çapındaki sera gazı emisyonlarının maliyet etkin bir şekilde ve ölçülebilir, raporlanabilir ve doğrulanabilir bir biçimde azaltılması amacıyla, sera gazı emisyonlarına bir limit (üst sınır) belirlenmesi prensibine dayalı olarak çalışan ve sera gazı emisyon tahsisatlarının alınıp satılması suretiyle doğrudan veya dolaylı olarak sera gazı emisyonunu ve sera gazına sebep olan faaliyetleri sınırlandıran, sınırlandırmayı teşvik eden bir sera gazı emisyon ticaret sisteminin kurulmasına ilişkin usul ve esasları belirlemek.

Yine taslak Yönetmelik’in 6’ıncı maddesinde ise emisyon ticaret sisteminin pilot uygulama dönemi ve ikinci uygulama dönemi olmak üzere iki aşamada uygulanacağı ve pilot uygulama dönemi olarak adlandırılan ilk aşamanın, sistemin kurulduğu tarihten başlayan ilk üç yılı kapsayacağı belirtilmiş durumda.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’un Glasgow’da düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 26. Taraflar Konferansı (COP26) kapsamında düzenlenen oturumda, iklim dostu ve temiz üretim teknolojilerine yatırımların destekleneceği emisyon ticaret sistemi altyapısının oluşturulmakta olduğunu belirtmesi de göz önünde bulundurulduğunda, emisyon ticaret sistemi bizler için artık yakın gelecek. 

Taslak Kanun ve Yönetmelik, Avrupa Birliği düzenlemelerindeki temel kavramlardan yola çıkarak hazırlanmışsa da yakın gelecekte mevzuatımızın bir parçası olacak bu düzenlemelerde detayların nasıl şekillendirileceğini hep birlikte göreceğiz. İklim krizi ile mücadelede atılacak somut adımlar kapsamında sınırlamalar, ek maliyetler ve uluslararası ticarette gündeme gelebilecek ek vergiler de düşünüldüğünde hem emisyon ticaret sistemine dahil edilmesi muhtemel sektör aktörlerinin, hem de sınır ötesi ticaret yapanların pek yakında karşı karşıya kalacakları yeni düzene ilişkin bilgi sahibi olması ve kurumsal hazırlık çalışmaları yapması, sistemden hedeflenen faydaların elde edilebilmesi yönünden büyük önem taşıyor.