İkale Anlaşması ile Ödenen İş Güvencesi Tazminatından Gelir Vergisi Kesintisi Yapılması ve Dava Yolu
İşçi – işveren uyuşmazlıklarının sayı ve niteliğindeki artış hukuk kamuoyunun yakından takip ettiği başlıklardan birisi. Çözüm olarak zorunlu arabuluculuk gibi pek de yerinde görünmeyen önerilerin gündeme getirildiği iş uyuşmazlıkları, çok sayıda farklı hukuk alanını etkileyen iş ve işlemler nedeniyle gündemde kalmaya devam edecek gibi.
Son dönemde, ikale anlaşması yoluyla iş akidinin sonlandırılması uygulaması da yaygınlaştı. Her ne kadar yasal düzenlemelerde bir fesih yolu olarak düzenlenmemiş olsa da, özellikle işveren tarafından zorunlu sebeplerle yapıldığı ifade edilen fesihlerde, dava açılmaması/açılmasının engellenmesi amacıyla gündeme geliyor ikale anlaşması.
Yargıtay, çeşitli tarihli kararlarıyla, ikale isteminin işverenden gelmesi halinde, işçiye yasal ödeme ve tazminatlara ek bir yararın sunulması gerektiğini, işçiye ek yarar sağlanmaksızın fesih yapılması halinde ise sözleşmenin ikale ile sona erdirildiğinden söz edilemeyeceğini belirtiyor. (Yargıtay 22. HD 2013/37017 E. 2014/196 K. sayı ve 14.01.2014 tarihli karar)
Bu durumda, iş yasası kaynaklı uyuşmazlık ve meseleler bir tarafa, işçiye yapılan ödemelerin vergisel boyutu da tartışma konusu. İkale yoluyla yapılan ilave tazminat ödemeleri -ki genellikle iş güvencesi tazminatı olarak tanımlanıyor- gelir vergisine tabi bir ödeme midir, değil midir sorusu uygulamada kafa karıştıran bir konu. Ötesinde, yüksek oranlı bir kesinti olması sebebiyle ilgilisi açısından da önemli hak kayıplarına neden olabilecek türden bir sorun.
Vergi otoritesinin konuya yaklaşımı, kural olarak, kıdem tazminatı dışındaki ödemelerden gelir vergisi kesintisi yapılması yönünde. İdare, ikale anlaşmasına konu ödemeleri, vergi mevzuatı gereği “ücret” olarak kabul ederek, gelir vergisi kesintisine tabi kılarken, son dönemde verilen yargı kararları ile işçiler lehine bir yorum geliştirilmektedir.
Danıştay 4.Dairesi’nin 13.12.2016 tarihli yeni bir kararında bu sorun değerlendirilmiş ve ikale yoluyla yapılan fesih sırasında işçiye yapılan tazminat ödemelerinin gelir vergisi kesintisine tabi olmadığı sonucuna varılmıştır. (Danıştay 4.Dairesi 2014/3676 E. sayılı kararı) Danıştay, yasal bir zorunluluk olmaksızın, işsiz kalmanın olumsuz etkilerini gidermek amacıyla yapılan ödemelerin “ücret veya ücret sayılan bir ödeme” olmadığını kabul etmiştir.
Bu karar, özellikle ikale yoluyla işçiye yapılan ücret dışındaki ödemelerin, yani ilave yarar anlamındaki iş güvencesi tazminatı ödemelerinden gelir vergisine konu edilemeyeceğini göstermektedir.
Uygulamada, çelişik görüşler ve vergi otoritesinin yaklaşımı nedeniyle iş güvencesi adı altında (veya benzeri bir adla) yapılan ödemelerden yüksek oranlarda gelir vergisi kesintisi yapıldığı açıktır. Bu noktada; vergi davası açma süresinin geçmiş olduğu durumlarda Vergi Usul Kanunu (VUK) madde 122 vd hükümleri doğrultusunda, açık vergilendirme hatası çerçevesinde düzeltme başvurusu yapılması ve şikayet sürecinin sonucunda, yasal sürede Vergi Mahkemesi’nde dava açılması mümkündür.
İşsiz kalmanın getirdiği maddi olumsuzlukların yanı sıra, işveren tarafından sağlanan yardımın, yasal gereklilik söz konusu olmadığı halde kesintiye tabi tutulması ve bu olumsuz uygulamanın vergi otoritesi tarafından devam ettirilmesi, sosyal hukuk devleti esasları ile de bağdaşmamaktadır. Gönül ister ki bu haksız kesintiler, dava yoluna gerek olmaksızın ilgililerine iade edilsin. …