Aile Konutunun Sağ Kalan Eşe Özgülenmesi ve Terekeden Alacaklı Olma Hali
Günlük hayatın bir parçasıdır ölüm. Her geçen gün daha fazla duyduğumuz haberler ile sahip olduğumuz deneyim ve acılar bizi kaçınılmaz bir şekilde karşı karşıya kılmaktadır bu gerçeklikle. Malum olduğu üzere hayat gibi evliliklerin de en tabii sona erme şeklidir de. Peki bu aşamada sağ kalan eşin hakkı nedir? Terekedeki durum nasıl dikkate alınacak? Aile konutu ile ilgili hakkın sınırı nedir?
Evlilik birliği içerisinde eşler arasında açıkça mal rejimi sözleşmesi yapılmamış ise Türk Medeni Kanunu’nun (“TMK”) 202 inci maddesi uyarınca “edinilmiş mallara katılma rejiminin uygulanması asıl” kabul edilmiştir.
TMK’nın 225 inci madde hükmünde ise edinilmiş mallara katılma rejiminin eşlerden birinin ölümü veya başka bir mal rejiminin kabulü ile sona ereceği düzenlemesine gidilmiştir.
Yazımızda ise edinilmiş mallara katılım rejiminin eşlerden birinin ölümüyle sona ermesi hali ile sağ kalan eşin terekeden alacaklı olması ve aile konutunun özgülenmesine değinilecektir.
Uygulamada sık sık, eşlerden birinin vefatı halinde doğrudan TMK’nın 499 uncu maddesi doğrultusunda, sağ kalan eşin birlikte mirasçı olduğu zümreye göre değişen oranlarda miras bırakanın malvarlığı üzerinde hak sahibi olduğu ve bu yönde paylaşıma ilişkin yönelim ile yetinildiğine rastlanmaktadır. Ne var ki bu şekliyle, terekenin belirlenmesinde benzer birçok hatalı yorumlamaya gidildiği de görülmektedir.
Miras bırakana ait mal varlığı üzerinde belirleme yapılırken; aktif ve pasifinin değerlendirilmesi sırasında sağ kalan eşin TMK’dan doğan “edinilmiş mallara katılma rejimi” doğrultusunda “alacaklı” olduğu unutulmamalıdır. Bu hal ile birlikte; Kanun’un 240 ıncı maddesi uyarınca sağ kalan eşin, eski yaşantısını devam ettirebilmesi esası gereği ölen eşe ait olup da birlikte yaşadıkları konut üzerinde katılma alacağına mahsup edilmek üzere aile konutunun kendisine özgülenmesini, intifa veya oturma hakkı tanınmasını ve hatta ev eşyaları üzerinde de mülkiyet hakkı tanınmasını talep etme hakkı bulunmaktadır.
Benzer bir düzenleme yine, TMK’nın 652 inci maddesinde eşlerden birinin ölümü halinde tereke malları arasında ev eşyası veya eşlerin birlikte yaşadıkları konut varsa; sağ kalan eşin bunlar üzerinde kendisine ait miras hakkına mahsuben mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebileceği şeklinde ele alınmıştır.
Yargıtay 14.Hukuk Dairesi, istikrarı devam ettirir şekilde 2021 yılı Şubat ayında verdiği kararında, haklı sebeplerin varlığı halinde mülkiyet hakkı yerine intifa veya oturma hakkı tanınmasına da karar verilebileceğine; bu özgüleme ve alım hakkının bedelsiz olamayacağına, eşin mirasta payına düşen miktarın değerlendirmede önem arz edeceğine işaretle; açılan davada;
- Öncelikle dava konusu konutun miras bırakanla birlikte kullanılan aile konutu olduğuna dair tespit hükmü almak üzere sağ kalan eşe süre verilerek açılan davanın sonucunun beklenilmesi,
- Aile konutu olduğunun tespiti halinde terekeye dahil tüm malvarlığının parasal değerinin bulunularak sağ kalan eşin miras payına düşen miktarının hesaplanması,
- Sağ kalan eşin miras payına mahsuben aile konutunun özgülenmesine karar verilecek ise sağ kalan eşin ödemesi gereken tutarın bulunup bulunmadığının belirlenerek bu miktarın depo ettirilmesi,
- Şartların bulunması halinde intifa hakkı tanınmak üzere intifa bedelinin uzman bilirkişiye tespit ettirilerek intifa bedeli olarak hesaplanan miktarın depo ettirilmesi,
gerekliliğini vurgulayarak (Yargıtay 14.H.D.nin 08.02.2021 tarih 2017/1210 E. – 2021/673 K. Sayılı ilamı), bu yönde araştırma ve inceleme yapıldıktan sonra hüküm kurma yoluna gidileceğini belirtmiştir.
Şahsa sıkı sıkıya bağlı haklardan olan aile konutunun sağ kalan eşe özgülenmesi talebinin muhatabı kuşkusuz ki vefat eden eşin diğer tüm mirasçıları olmaktadır. Ancak, talep halinde dikkat edilmesi gereken, istisnai nitelikteki bir hususa yine Kanun’un 652 inci maddesinin üçüncü fıkrasında değinilmiştir. Anılan fıkra hükmüne göre; Miras bırakanın bir meslek veya sanat icra ettiği ve alt soyundan birinin aynı meslek ve sanatı icra etmesi için gerekli olan bölümlerde, sağ kalan eş bu hakları kullanamayacak olduğu gibi, tarımsal taşınmazlara ilişkin de miras hukuku hükümleri saklıdır.
Görüleceği üzere, sağ kalan eşin tereke üzerindeki hakkı tek başına miras hukukundan kalma bir hak olmadığı gibi, edinilmiş mallara katılım rejiminden kaynaklı olarak tereke alacaklısı konumu bulunan sağ kalan eşe “kanun” yerinde bir değerlendirme ile mağduriyetin de önüne geçmek adına aile konutu üzerinde hak sahipliği tanımıştır.
Bu vesileyle, aile konutunun değeri üzerinden miras payı dışında kalan bir bedel ödenmesi halinde mülkiyet hakkının talebi mümkün olabileceği gibi, bakiye değeri ödeme gücünün bulunmaması halinde ise aile konutu üzerinde intifa veya oturma hakkı talebi söz konusu olabilecektir.
Görseller;
https://www.ft.com/content/d3b0ee4c-f7f4-11e8-a154-2b65ddf314e9
madivorcemediators.com/basic-legal-arguments-help-non-lawyers-divorce-mediation