Başkanı Değişen Yargıtay 9.Hukuk Dairesi’nden Belirsiz Alacak Davaları İçin Son Uyarı!
1 Ekim 2011’de yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) ile ilk kez düzenlenen belirsiz alacak davası (HMK madde 107), özellikle iş hukuku yargılamasında ciddi bir tartışmayı da beraberinde getirmiştir. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi ile Yargıtay 22.Hukuk Dairesi arasında çelişkili içtihatlara yol açan, bu yönüyle de, tek farkı Yargıtay’ın farklı dairesine temyiz incelemesine gitmesi olan uyuşmazlıklarda, birbirinden farklı kararlar ile hukuki güvenlik ilkesinin ihlali anlamına gelen bir duruma yol açan bu fiili uygulama, Yargıtay 22.Hukuk Dairesi’nin kapatılması ile son bulmuş görünüyor.
Yargıtay Başkanlar Kurulu’nun Temmuz 2020’de aldığı kararla, beş hukuk dairesi ile üç ceza dairesinin kapatılmasına karar verilirken, kapatılan hukuk dairelerinden birisi de 22.Hukuk Dairesi oldu. Ancak, kapatılan 22.Hukuk Dairesi’nin Başkanı olan Dr. Seracettin Göktaş, faaliyetine devam eden Yargıtay 9.Hukuk Dairesi’nin başkanı olarak görevlendirildi.
Varlığı devam etmekle beraber, Başkanı değişen 9.Hukuk Dairesi içtihatlarının ne yönde gelişeceğini gösteren önemli bir karar, geçtiğimiz günlerde yayınlandı. Dr.Seracettin Göktaş başkanlığında toplanan Yargıtay 9.Hukuk Dairesi’nin 14.09.2020 tarihli yeni bir kararında, belirsiz alacak davaları ile ilgili önümüzdeki dönemde uygulanacak yaklaşım ortaya konuldu.
Öncelikle, belirsiz alacakla ilgili HMK düzenlemesini anımsamakta yarar var. HMK 107.maddesinde “Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu hallerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.” hükmüyle tanımlanan “belirsiz alacak davası” konusunda, hangi durumlarda bu “belirleyememe “ halinin söz konusu olabileceği konusunda tartışma çıkmıştır.
Yargıtay 22.Hukuk Dairesi, Kanun’un gerekçesinde yer alan “karşı tarafı verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu (örneğin bilirkişi ya da keşif incelemesi sonucu) belirlenebilme hali” tanımlamasını esas alarak, çok somut bir şekilde, “kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti ve ücret alacakları” için açılan davalarda, kural olarak işçinin bu alacakları bildiğini varsayarak, bu taleplerle belirsiz alacak davası açılamayacağını, kabul etmektedir. Elbette ki bunlar da mutlak değildir. Örneğin, belirtilen alacaklarla ilgili hesabın unsurları olan sosyal hakların (ayni olarak sağlanan yemek yardımı gibi) miktarının belirlenmesi konusunda işverenin sunacağı belgeler ihtiyaç var ise, tüm bu alacaklar belirsiz alacak davasına konu edilebilecektir.
Bu bakış açısıyla, Yargıtay 22.Hukuk Dairesi, alacağın hangi hallerde belirsiz, hangi hallerde belirlenebilir olduğu konusunda kesin bir sınıflandırma yapılmasının mümkün olmadığını, her bir davaya konu alacak bakımından somut olayın özelliklerinin dikkate alınması gerektiğini vurgulamakla beraber, sayılan alacaklar bakımından, kural olarak belirsiz alacak davası açılamayacağını, açıldığı taktirde, dava şartı yokluğundan davanın usulden reddi gerekeceği, kanısındadır. Buna karşın, Yargıtay 9.Hukuk Dairesi ise, aksi görüşle, bu davaların dava şartı yokluğundan usulden reddi gerektiğine katılmamaktaydı.
Değişen Başkan ile birlikte, Yargıtay 9.Hukuk Dairesi’nin de içtihadının değişmesi söz konusudur. Nitekim, Yargıtay 9.Hukuk Dairesi’nin 2016:26476 E. 2020:7547 K.sayılı 14.09.2020 tarihli kararıyla, iki Daire kararları arasındaki farklılığa vurgu yapılarak; belirsiz alacak iddiasıyla açılan davalarda bugüne kadar Yargıtay 9.Hukuk Dairesi tarafından dava şartı yokluğundan ret kararı verilmediğinden, 9.Daire görev alanındaki illerde verilen kararların incelenmesi sırasında Daire’nin önceki uygulamasına devam edileceği hüküm altına alınırken,
… Hukuki belirlilik ve öngörülebilirlik ilkeleri ve sürpriz karar verme yasağı gereği birleşme tarihinden önce yukarıda belirtilen esasları dikkate alan ilk kararın Yargıtay Kararları Dergisi veya başkaca yolla yayını tarihinden sonra açılan davalarda belirtilen ilkeler uygulanacaktır. Başka bir anlatımla açıklanan kararın yayınından önce açılan davalarda her iki Daire görev alanına giren bölgelerde verilen kararlar bakımından Yargıtay 9. Hukuk Dairesi ile Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin önceki uygulamalarına devam edilecektir.
denilmiştir. Pek örneğine rastlamadığımız ama haklılığına inandığımız bir yaklaşımla, belirli bir süre boyunca Yargıtay 9.Hukuk Dairesi içtihadına göre açılmış davaların “dava şartı yokluğundan reddedilmeyeceği” anlamına gelen bu kararda, çelişkili içtihatlar nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varan Anayasa Mahkemesi kararlarının olumlu etkisini gözardı etmemek gerekiyor.
Bu çerçevede; her ne kadar 2020 yılı Ekim-Kasım dönemine kadar açılan davalarda, kapatma öncesi Yargıtay 9.Hukuk Dairesi görev alanına giren iller açısından, eski içtihadın uygulanmaya devam edileceğini söyleyebilirsek de, sonrasında özellikle kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin ücreti ve ücret temelli davaların, mümkün olduğu ölçüde belirsiz alacak davasına konu edilmemesi gerektiği uyarısında bulunmak gerekmektedir.