Paralelci Gösterilerek Görev Yerinin Değiştirildiğini Belirten Yargıtay Üyesinin Başvurusu Anayasa Mahkemesi Tarafından Reddedildi

Paralelci Gösterilerek Görev Yerinin Değiştirildiğini Belirten Yargıtay Üyesinin Başvurusu Anayasa Mahkemesi Tarafından Reddedildi


Resmi Gazete’nin 01.04.2016 tarihli sayısında yayımlanan Anayasa Mahkemesi 1.Bölüm’ün 23.03.2016 tarihli kararı ile; 2011 yılında Yargıtay üyesi seçilen ve bazı basın yayın organları ile sosyal medyada paralelci olduğuna dair yayınlar sonrasında Şubat 2015’de Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu tarafından görev yaptığı Daire değiştirilen Yargıtay üyesinin bireysel başvurusu reddedildi. (http://resmigazete.gov.tr/main.aspx?home=http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2016/04/20160401.htm&main=http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2016/04/20160401.htm)

Başvurucu’nun; görev yerinin değiştirilmesine dair kararın gerekçesiz olduğu, duruşma yapılmadığı, Kurul’un bağımsız ve tarafsız olmadığı, itirazının geç incelendiği, bu nedenle mahkemeye erişim hakkının engellendiği, hakkında çıkan yayınlardan sonra görev yerinin değiştirilmesi nedeniyle şeref ve itibarının zedelendiği, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiaları Anayasa Mahkemesi tarafından kabul edilmedi.

Anayasa Mahkemesi, önemli bir tesbitle; Yargıtay Başkanlar Kurulu’nun başvurucu ile ilgili aldığı kararın yargısal olmaktan ziyade idari nitelikte bir karar olduğunu, adil yargılanma hakkı temelinde Kurul’un “mahkeme” niteliğinde olmadığını, bu nedenle başvurucunun mahkemeye erişim hakkının engellendiğini kabul etmiştir.

Buna karşın; Yargıtay üyeleri ile devlet arasında “özel bir güven ve sadakat bağı” olduğunu ileri süren Mahkeme, Yargıtay Başkanlar Kurulu’nun üyelerle ilgili kararlarına karşı dava yolunun açılmasının verimli ve uyumlu çalışmayı engelleyeceğini, yargı yolunun kapatılmasının objektif gerekçelere dayandırıldığını kabul ederek uyuşmazlığın “medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlık” kapsamında olmadığını belirtmiştir.

Yine Mahkeme, görev yeri değiştirilen üyelerden bir kısmı hakkında yayın bulunmadığını, bu nedenle tek başına bu argümanın iddianın kanıtlanması anlamına gelmediğini, ayrımcılık yasağı ihlaline yönelik de kanıtlanamadığını kabul ederek, başvuruyu kabul edilemez bulmuştur.

Anayasa Mahkemesi kararı ile, üyelerle doğrudan ilgili konular dışındaki Yargıtay Başkanlar Kurulu kararlarına yargı yolunun kapatılması gerekçesiz kalırken, üyelerle ilgili kısımda yer verilen “özel bir güven ve sadakat bağı” ifadesinin subjektifliği dikkat çekicidir. Yargıda, 2010 yılına yapılan referandum sonrasında yaşananlar, sosyal mühendislik yoluyla tasarımın başarısız olmaya mahkum olduğunu gösterdiği gibi subjektif ölçütlerin de son derece keyfi bir yönetime yol açabileceğini göstermiştir.