Stratejik Çevresel Değerlendirme Yönetmeliği Onbir Yıl Sonra Yayımlandı
Çevre Kanunu’nda 5491 sayılı yasa (2006) ile getirilen önemli değişikliklerden birisi de, ÇED’in yanında “Stratejik Çevresel Değerlendirme/SÇD”nin de tanımlanması olmuştur. Yasada SÇD,
“Onaya tâbi plân ya da programın onayından önce plânlama veya programlama sürecinin başlangıcından itibaren, çevresel değerlerin plân ve programa entegre edilmesini sağlamak, plân ya da programın olası çevresel etkilerini en aza indirmek ve karar vericilere yardımcı olmak üzere katılımcı bir yaklaşımla sürdürülen ve yazılı bir raporu da içeren çevresel değerlendirme çalışmalar”
olarak tanımlanırken, uygulama ile ilgili usul ve esasları belirlemek üzere Bakanlık tarafından Yönetmelik çıkarılacağı belirtilmiştir.
Çevre ve Orman Bakanlığı ÇED ve Planlama Genel Müdürlüğü tarafından “Daha iyi bir planlama ve geliştirilmiş çevre anlayışı, halkın katılımı..” başlığı ile ele alınan SÇD Yönetmeliği, on bir yıl sonrasında 08.04.2017 tarihli Resmi Gazete‘de yayımlanarak yürürlüğe sokuldu.
Bakanlık tarafından yapılan açıklamada “ÇED Yönetmeliği ile noktasal bazlı projelerin çevre üzerindeki etkileri değerlendirilirken; SÇD Yönetmeliği ile alan bazında üst ölçek planların çevresel, ekonomik ve sosyal etkileri değerlendirilecek. Daha Kaliteli Ve Çevre-Dostu Planlama: Turizm, tarım, su yönetimi, enerji, sanayi, ulaştırma ve mekansal planlamaya dair sektörel gelişim planlarının “çevre dostu” olması sağlanacak” denilerek Yönetmelik uygulama hedefi ortaya konulmuştur.
2001/42/EC sayılı Avrupa Birliği Stratejik Çevresel Değerlendirme Direktifi ile uyumlu olduğu vurgulanan Yönetmelik ile ÇED’e benzer şekilde;
- eleme (plan/programın SÇD sürecine tabi olup olmadığının belirlenmesi),
- kapsam belirleme (SÇD’ye tabi kabul edilen plan/programın değerlendirilmesine esas “yapılacaklar listesi”),
- istişare,
- hazırlama ve kalite kontrol,
- bilgilendirme ve izleme
aşamalarının söz konusu olacağı görülmektedir.
Ülkemizde yürürlüğe konulan çevre düzenlemelerinin en önemli kısımlarını oluşturan “istisnalar” SÇD Yönetmeliği’nde de öne çıkmaktadır. Yönetmeliğin 2/2 fıkrasında
(2) Bu Yönetmelik hükümleri; milli savunma ve sivil savunma kapsamında yer alan plan/programlara, mali plan/programlar ile bütçe plan/programlarına, imar planlarına ve sınıraşan plan/programlara uygulanmaz
denilerek geniş bir istisna alanı oluşturulurken, geçici 1. maddede “Bu Yönetmeliğin yürürlük tarihinden önce onaylanmış veya yürürlüğe girmiş plan/programlara bu Yönetmelik hükümleri uygulanmaz.” ibaresi ile 08.04.2017 tarihi itibariyle onaylanmış veya yürürlüğe girmiş plan ve programlar da istisna olarak belirtilmiştir.
İstisnalar kadar önemli olan diğer bir nokta ise düzenlemenin yürürlük tarihidir. Yönetmelik geçici madde 2’de,
GEÇİCİ MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik hükümleri;
a) Kıyı yönetimi, mekânsal planlama, su yönetimi, tarım ve turizm sektöründe hazırlanan SÇD’ye tabi plan/programlar için yayımı tarihinden itibaren,
b) Balıkçılık, ormancılık sektöründe hazırlanan SÇD’ye tabi plan/programlar için 1/1/2020 tarihinden itibaren,
c) Atık yönetimi, enerji, sanayi, telekomünikasyon ve ulaştırma sektöründe hazırlanan SÇD’ye tabi plan/programlar için 1/1/2023 tarihinden itibaren,
uygulanmaya başlanır.
(2) Bu Yönetmelik hükümleri; birinci fıkrada yer alan plan/programlarda yapılacak revizyonlar için ilgili sektörün uygulanmaya başladığı tarihten; yapılacak değişiklikler için ise 1/1/2023 tarihinden itibaren uygulanmaya başlanır.
denilerek, Yönetmelik’in yürürlüğe girmesi neredeyse Cumhuriyet’in 100. yılına ötelenmiştir. Çevre üzerinde etkisi en fazla olan ve büyük projelerin gerçekleştirilmesinin beklendiği sektörler enerji, ulaştırma ve sanayi iken, bu alanlarda Yönetmelik’in 1.1.2023 itibariyle yürürlüğe girecek olması dikkat çekicidir.
Bu haliyle bir uygulama düzenlemesi olmaktan öte “iyi niyet beyanı” kapsamında ele alınabilecek SÇD Yönetmeliği’nin uygulamada bir değişikliğe neden olmasını beklemek pek mümkün görünmüyor. Üretim, istihdam ve yatırıma duyulan ihtiyaç anlaşılabilir olmakla beraber yaşamı daha karmaşık, kaotik, kirli ve katlanılamaz hale getiren süreçlere mahkum olup olmadığımız da sorgulanması gereken bir olgu..