Temel Bir İnsan Hakkı Olarak İnternete Erişim Hakkını İhlal Eden Özel İletişim Vergisi (ÖİV) Artışına Danıştay’da Açılan Dava
Kamuoyu tarafından da yakından takip edildiği üzere, 1999’da gerçekleşen büyük Marmara Depremi sonrasında, geçici süreliğine uygulamaya konulan ancak sonrasında, 2004 yılından itibaren Gider Vergisi Kanunu’na eklenerek kalıcılaştırılan, telefon ve internet hizmetleri başta olmak üzere elektronik haberleşme hizmetlerinden alınan özel iletişim vergisi (ÖİV) oranını %7,5’dan %10’a yükselten 29 Ocak 2021 tarih ve 3469 sayılı Cumhurbaşkanı kararı, 30 Ocak 2021 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe sokulmuştur.
17 Ağustos 1999 ve 12 Kasım 1999 tarihlerinde Marmara’da gerçekleşen büyük deprem felaketinin yol açtığı tahribatın izlerini toplum olarak beraber sarabilmek adına, 26.11.1999 tarihinde TBMM’de kabul edilen 4481 sayılı Kanun ile ilk kez düzenlenen ve sadece cep telefonu üzerinden alınması öngörülen ÖİV, uygulama süresi iki kez uzatıldıktan sonra, 25.12.2003 tarihinde kabul edilen 5035 sayılı Kanun’un 45.maddesiyle, 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu’nun 39.maddesinde düzenlenerek, kalıcı hale getirilmiştir.
ÖİV’nin kapsamı, 16.07.2004 tarihinde kabul edilen 5228 sayılı Kanun ile genişletilmiş ve tüm elektronik haberleşme hizmetlerinden ÖİV alınması kararlaştırılmış, sonrasında,
- 28.11.2017 tarih ve 7061 sayılı Kanun’un 10 uncu maddesi ile, farklı hizmetler için getirilen farklı oranlar kaldırılarak, tüm hizmetlerde ÖİV %7,5 olarak belirlenmiş ve söz konusu değişikliklerin 01.01.2018 tarihinde yürürlüğe girmesi kararlaştırılmış,
- 02.07.2018 tarih ve 700 sayılı KHK’nin 36 ncı maddesiyle, belirlenen ÖİV oranlarını %50 oranında arttırma ve azaltma yetkisi Cumhurbaşkanı’na verilmiştir.
2018 yılında Cumhurbaşkanı’na tanınan azaltma/arttırma yetkisi bugüne kadar kullanılmamışken, 29 Ocak 2021 tarihli karar ile, herhangi bir gerekçe belirtilmeksizin ÖİV oranları, tüm hizmetler için %10’a yükseltilmiştir.
Yurttaşların mali güçleri ile orantılı – mali gücü fazla olanın fazla, mali gücü az olanın az – vergi ödemeleri Anayasa 73.maddenin doğrudan gereğidir. ÖİV oranını %7,5’dan %10’a yükselten karara bakıldığında, herhangi bir sebep, gerekçe gösterilmeksizin bu artışın yapılması, şeffaflık temelinde uygun olmayan bir tutum olduğu gibi, tüm idari işlemlerin hukuken geçerli bir sebebe dayalı olarak yapılmasına dair kuralı da ihlal ettiği açıktır.
ÖİV kapsamındaki hizmetler bütün elektronik haberleşme hizmetleri olup, bugün itibariyle cep telefonu ve genişbant internet erişiminin ulaştığı yaygınlık düşünüldüğünde, adeta bir “vatandaşlık vergisi” konumunda, tüm ülke yurttaşlarını ilgilendiren, etkileyen bir verginin söz konusu olduğu anlaşılacaktır. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) tarafından hazırlanan pazar verilerinin sonuncusuna göre (2020 3.dönem-https://www.btk.gov.tr/uploads/pages/pazar-verileri/uc-aylik-pazar-verileri-2020-3-kurumdisi.pdf) Türkiye’de
- yaklaşık 12,3 milyon sabit telefon abonesi,
- yaklaşık 82,8 milyon mobil abonesi,
- yaklaşık 80,9 milyon genişbant internet abonesi,
vardır. Yani, üç (3) kalemde ÖİV’te tabi iki yüz (200) milyona yakın abone mevcuttur.
Mart 2020’den bu yana, tüm dünyayı olduğu gibi ülkemizi de etkisi altına alan pandemi süreci, bildiğimiz hayatın bir anlamda ciddi bir değişim ve dönüşüm sürecine uğramasına neden olmuştur. Sokağa çıkma kısıtlamalarıyla birlikte başta eğitim olmak üzere mümkün olan her hizmet alanının dijitalleşmesi, sanal dünyadan sunulmaya başlaması söz konusu olmuştur.
Eğitimin uzaktan yapılmasında, temel sorun, pek çok ailenin uzaktan eğitim için gerekli elektronik haberleşme altyapısına ve imkanına sahip olmamasıdır. Bizzat Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yapılan açıklamalarla, Dünya ortalamasının üzerinde bir oranda EBA’dan yararlanma söz konusu olsa da, erişim sağlayamayan, bu nedenle eğitim hakkından yoksun kalan çok sayıda öğrencinin bulunduğu kabul edilmiştir.
Günümüzde, pek çok kamu hizmeti e-devlet kapısı üzerinden sunulmaktadır. Bu da, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının neredeyse tümünün, özellikle pandemi süreci ile birlikte elektronik haberleşme hizmetlerinin pek çoğundan, eğitim ve diğer kamu hizmetleri ile işlerini yapabilmek için zorunlu unsur olarak faydalanmaya başladıklarını göstermektedir. Deyim yerindeyse, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının devlete erişiminin temel aracı internet, elektronik haberleşme hizmetleri olmuştur.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi, 1 Temmuz 2016 tarihli kararıyla, interneti temel bir insan hakkı olarak kabul ederek, bir yandan varolan hakların internet üzerinde de aynen geçerli olduğunu ilan etmiş, bir yandan da internete erişim ve dijital uçurumun giderilmesi konusunda devletlere yükümlülük getirmiştir. Gerçekten de anılan kararın 5.maddesinde “İnternete erişimi sağlamak ve genişletmek için insan hakları temelli bir yaklaşımın uygulanmasının önemini de teyit etmekte ve tüm devletlerden dijital uçurumun her türlü biçimini kapatmak için çaba göstermelerini talep etmektedir” denilerek internetin temel niteliği ortaya konulmuştur.
Pandemi döneminde, ihtiyaç sahibi kişi ve kesimlere yönelik yardımların anlamını yitirmemesi, idarenin bir eliyle verdiğini öbür eliyle alıyor konuma düşmemesi; Anayasa’nın 42.maddesi uyarınca öğrencilerin eğitim hakkından yararlanabilmesi, eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanabilmesi, ihtiyaç sahibi, mali gücü yetersiz yurttaşlara daha uygun koşullarda sağlanması, çalışanların işlerini sürdürebilmek için kesintisiz bir şekilde işyerlerine erişiminin sağlanması, e-devlet kapısından sunulan hizmetlere erişim için, ÖİV oranında “yarı oranında indirim” yapılması kamu yararı gereği olacakken, somut, haklı ve hukuka uygun bir gerekçe gösterilmeksizin artışa gidilmesi yerinde olmamıştır.
Bu şekilde tesis edilen işlemle, T.C. Anayasası’nın 73.maddesinde ortaya konulan vergilendirme ilkelerine, vergi adaletine ve T.C. Anayasası’nın “sosyal, hukuk devleti” vurgusu yapan (2) ve kanun önünde eşitlik ilkesini düzenleyen (10) uncu maddelerine aykırı hareket edildiği aşikardır. Bu çerçevede, elektronik haberleşme hizmetlerinden yararlanan yurttaşlar olarak, bu hukuka aykırı karara karşı yargı yoluna başvurmanın bir yurttaşlık hak ve görevi olduğu düşüncesiyle, Danıştay’da anılan kararın iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle dava açılmıştır.
Dilek ve temennimiz, zorluklarla geçen bu günlerde, pandemi kaynaklı sosyal ve ekonomik sorunlarla boğuşan yurttaşların yaşama, işlerine, okullarına bağlanma noktası olarak vazgeçilemez bir nitelik kazanan elektronik haberleşme hizmetlerinden daha yüksek vergi alınması gibi yanlış adımdan davanın sonucunu beklemeksizin vazgeçilmesi; uygulamanın yürürlükte kalması halinde ise, yargının, yurttaşlık hak ve görevlerine dayalı bu davayı adil yargılanma hakkı doğrultusunda çözüme kavuşturmasıdır.
Görseller; Quinten Massys’s Tax Collectors
Sinead Mccarthy at Lea Valley Primary