Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden Çekilen Rusya Hakkında Çevre Kirliliğine Dayalı Bir Şikayet Sonucu Verilen İhlal Kararı

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden Çekilen Rusya Hakkında Çevre Kirliliğine Dayalı Bir Şikayet Sonucu Verilen İhlal Kararı


Stj.Avukat Çimen Tatar

Rusya Federasyonu’nun Avrupa Konseyi’nden ayrılmasının doğal sonuçlarından birisi de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden (AİHS) çıkması oldu. Rusya Federasyonu, aldığı karar ile 16 Eylül 2022 itibariyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin Yüksek Sözleşmeci tarafı olmaktan çıkmıştır. 

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 16 Eylül 2022’ye kadar gerçekleşmiş olmaları kaydıyla, Sözleşme’yi ihlal edebilecek eylem veya ihmallerle ilgili olarak Rusya Federasyonu’na yöneltilen başvuruları incelemeye devam edecektir. Rusya Federasyonu’na yöneltilen 17.000’in üzerinde başvuru şu anda Mahkeme önünde derdest durumdadır.

Derdest başvurulardan biri ile ilgili 11 Ekim 2022 tarihinde karar verildi. (Kotov ve diğerleri kararı, 6142/18 numaralı ve diğer ilgili başvurular üzerine)

Çevre Kirliliğinden Kaynaklı Kotov ve Diğerleri Başvurusu

Rusya’da, Aleksinskiy Taş Ocağı (Moskova) yakınında bulunan Klin kasabasında yaşayan on kişi, aynı şikayetle 2018 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurmuştur. Bir taş ocağı, 1993 yılından bu yana, Klin Bölgesi’nde toplanan katı evsel atıklar için bir depolama sahası olarak kullanılmaktadır. Bu atık depolama sahası alanı, Klin yerel yönetiminin taraf olduğu bir kira sözleşmesi uyarınca, yerel bir atık yönetim şirketi (Kombinat LLC) tarafından işletilmektedir. 

Başvuranlar, şirketin, ortaya çıkan çevresel rahatsızlıkların etkilerini ortadan kaldırmak veya bu etkileri en aza indirmek için gerekli kontrol mekanizmalarını işletmeden ve koruyucu önlemler almadan depolama sahasına büyük miktarlarda katı atık bıraktığını iddia etmişlerdir.

İlgili şirket, çevre üzerinde olumsuz etkiye neden olan ve izin verilen maksimum sınırların üzerindeki konsantrasyonlarda zehirli maddeler yayan atık gruplarının yönetimine dair faaliyet yürütmektedir. Atık işleme operasyonları sırasında taş ocağında veya yakınında bulunan hava ve su kaynaklarının kirlenmemesi için Şirket’in yerine getirmesi gereken yükümlülükler vardır. Bu yükümlülüklerden biri emisyon ölçümlerinin yapılmasıdır. Şirket, faaliyetlerine 2009 yılında başlamasına rağmen emisyon ölçümleri yapmaya 2018 yılında başlamıştır.

İç hukuk yollarını tüketen birinci başvurucu Bay Kotov, taş ocağına çok yakın olan Klin kasabasında yaşamakta ve yakın çevredeki bir köyde ekili araziler işlemektedir. Bu nedenle, taş ocağından kaynaklanan aşırı kirlilikten etkilenmiş olabileceğini kabul ederek başvurunun esasını incelemiştir. Kabul edilebilirliğe ilişkin değerlendirmesinde, AİHM; tıbbi deliller olmadığından, taş ocağından kaynaklanan kirliliğin Başvuran’ın sağlığına zarar verdiğinin kabulünün mümkün olmayacağı ifade etmişse de standartları açıkça aşan kirliliğin, Bay Kotov’u çeşitli hastalıklara karşı daha savunmasız hale getirebileceğini öngörmüştür.

Şirket, daha önce de taş ocağının işletilmesinden kaynaklanan sorunlar nedeniyle açılan davalarda sorumlu bulunmuştur. Bu durum ve kasabanın diğer sakinlerinin koku hakkında daha önce yönelttikleri şikayet ve talepler, başvurularda ortaya konabilmiştir. 

AİHS madde 8 (Özel hayata ve aile hayatına, konuta ve haberleşmeye saygı hakkı) Değerlendirmesi

AİHM, dava dosyasındaki delilleri ve özellikle taraflarca sunulan hava izleme verilerini ve yerel makamların tespitlerini göz önünde bulundurarak, birinci başvuranın, 2015 yılından itibaren, günlük yaşamı boyunca yaşadığı çevresel rahatsızlıkların, her modern şehirdeki yaşamın doğasında var olan çevresel tehlikelerle karşılaştırıldığında göz ardı edilebilir düzeyi aştığını ve taş ocağından kaynaklanan kirliliğin, yaşamını olumsuz etkilediğinden bahisle AİHS Madde 8’in ihlal edilmiş olduğunu kabul etmiştir.

AİHM’e göre, yerel makamların, bir kamu hizmetinin yönetimini üçüncü şahıslara devretmiş olmaları, onları 8. madde kapsamında üstlendikleri özen yükümlülüğünden kurtarmayacaktır. 

Mahkeme, madde 8 uyarınca atık yönetim şirketinin pozitif yükümlülüklerinin yanı sıra Devlet’in, vatandaşının haklarını güvence altına almak için makul önlemleri alma görevinin devam ettiği temelinde inceleme yapmıştır. 

Katı evsel atıkların düzenli olarak toplanması ve verimli bir şekilde işlenmesi, hiç şüphesiz, halk sağlığının, sosyo-ekonomik çıkarların ve insanların konut ve konut dışı alanlardaki yaşamlarının genel olarak normal işleyişinin korunması için çok önemlidir. Atıkların toplanması, arıtılması ve bertarafı, kuşkusuz, söz konusu faaliyetin özelliklerine, özellikle insan yaşamına yönelik potansiyel risk düzeyine ilişkin düzenlemeler gerektiren tehlikeli faaliyetlerdir.

Mahkeme, ihlal değerlendirmesini iki ayrı dönem için yapmıştır 

(i) 2015 Yılından 2018 Yılının Sonuna Kadar Olan Dönem

Atık yönetimi faaliyetleri ile ilgili güçlü bir düzenleyici çerçevenin varlığına rağmen, görevlendirilen Şirket’in neredeyse hiçbir denetim olmaksızın, 2009 yılından itibaren taş ocağında atık biriktirdiği ortaya çıkmıştır. Çevre kirliliği ile ilgili ilk yaptırımların uygulandığı yıl ise 2015’tir.

Bu dönemde, Şirket tarafından yasal gerekliliklerin bir kısmına uyulmadığı gibi yetkililer tarafından zamanında ve özenli bir şekilde denetim yapılmamıştır. 

Hükümet’ten herhangi bir açıklama gelmediği için, AİHM, Şirket’in 2009 yılından ilk yaptırımın uygulandığı 2015 yılına kadar, faaliyetlerini ilgili yönetmeliklere aykırı olarak yürüttüğü sonucuna varmıştır. Kararda, bu durumun, denetime yetkili organların eksiklikleri olmadan mümkün olmayacağının altı çizilmiştir. 

Yetkililerin yaptırım uyguladığı 2015 yılı, birinci başvuranın taş ocağındaki atık yönetim faaliyetlerinden kaynaklanan koku rahatsızlıkları yaşamaya başladığı yıldır. 2015 ile 2018 yılları arasında, Şirket’in faaliyetlerini kontrol etme ve ilgili düzenlemeleri uygulama konusunda yetkililer tarafından daha aktif bir yaklaşım benimsenmiştir. 

Bu süre zarfında Şirket, 16 ayrı idari kovuşturma sonucu, ilgili sıhhi, epidemiyolojik ve çevresel düzenlemeleri ihlal etmekten sorumlu bulunmuş ve tespit edilen bazı ihlalleri gidermek durumunda bırakılmıştır. 

Ancak Şirket’in, özellikle emisyonlarla ilgili olarak, iyileştirici ve dekontaminasyon önlemleri alıp almadığı net değildir. Bu nedenle, uygulanan yaptırımlar şirket üzerinde amaçlanan etkiyi yaratmamış ve taş ocağı ile Klin bölgesindeki çevre koşullarının iyileştirilmesine anlamlı bir katkıda bulunmamıştır. 

Şirket’in, en azından kısmen, yetkililerin düzenlemeleri daha katı bir şekilde uygulama konusundaki hoşgörüsünden kaynaklanan ve daha da ağırlaştırılan ilgili düzenlemelere uymaması, Başvuran Kotov’u uzun vadeli çevresel sıkıntılara maruz bıraktığı sonucuna varan AİHM, bu süre zarfında Devlet yetkililerinin, Başvuran’ın özel hayatına saygı hakkını korumaya yönelik pozitif yükümlülüklerini yerine getirmediğini kabul ederek, oybirliğiyle ihlali hüküm altına almıştır. 

(ii) 2019’dan Günümüze Kadar Olan Dönem

Taş ocağındaki kirliliği ele almayı amaçlayan daha sağlam ve kapsamlı önlemler yetkililer tarafından 2019’dan beri uygulanmaktadır. 2020’nin sonunda, büyük ölçekli bir tesis tam kapasite ile Klin Bölgesi’nden gelen katı evsel atıkların ayrıştırılması, geri dönüştürülmesi ve işlenmesi için çalışmaya başlamıştır. Bu çöp sahasına yalnızca sınırlı hacimlerde geri dönüştürülemeyen atık bırakılması uygulamasına geçilmiş ve taş ocağına çöp gazı toplama ve işleme ekipmanı kurulmuştur.

Bunların yanında sızıntı suyu toplama ve arıtma filtreleri için teknolojiler uygulanmış ve sızıntıyı önlemek için düzenli depolama sahasının sınırlarının kapatılması için adımlar atılmıştır. Tesisin inşasına ilişkin karar alma süreci de şeffaf bir şekilde yürütülmüş, bilgiye erişim hakkı ve iddia edilen olumsuz kararlara karşı temyiz hakkı da dahil olmak üzere yeterli usuli güvenceler sağlanmıştır. Projeye devam etme kararı alınırken başvuranın menfaatlerine gereken ağırlık verilmiştir. Sürdürülebilirliği ve çevre ile bölge sakinlerinin sağlığının korunmasını teşvik etmeyi amaçlayan başka önlemler de alınmıştır.

Bu sebeplerle AİHM, Devlet’in 2019’dan beri, bir yanda sağlam bir atık yönetimi politikasına ve etkin atık arıtma uygulamalarına sahip olmaya yönelik genel sosyo-ekonomik çıkarlar ile diğer yanda Başvuran’ın çıkarları arasında adil bir denge kurmayı başardığına kanaat getirdiğinden, bu dönem için bir ihlal bulunmadığına hükmetmiştir. 

AİHS madde 13 (Etkili Başvuru Hakkı) Değerlendirmesi

Mahkeme, oybirliğiyle, Başvurucular açısından 13. maddenin ihlal edilmediğine karar vermiştir. Birinci başvurucu Kotov, iç hukuk yollarını tüketmişken, diğer başvurucular iç hukuk yollarını tüketmemişlerdir. 

Mahkeme; olumsuz çevre koşullarından etkilendiğini iddia eden kişiler tarafından açılan hukuk davalarının, şikayetlere yeterli bir yargısal yanıt verebilecek nitelikte olduğunu belirterek, başvurucuların ellerinde etkili bir iç hukuk yolu olduğuna kanaat getirmiştir. 

Yalnızca bir başvurucu, yargı yollarının tamamında hukuk süreci yürütmüştür. Diğer Başvuranlar, hukuk yollarını tüketmeyi başaramamışlardır ve kendilerini bu tür bir yükümlülükten muaf tutan hiçbir özel durum mevcut değildir. Yedi başvuran, görünürde herhangi bir engel olmamasına rağmen temyiz başvurusunda bulunmak için usuli gerekliliklere uymadıkları için davayı sonuna kadar takip etmemiştir. İki başvuran hiçbir hukuk davası açmamıştır. 

AİHS madde 11 (Toplantı ve Dernek Kurma Özgürlüğü) Değerlendirmesi

Başvurucular, çöp sahasına karşı düzenledikleri protestolarla ilgili çeşitli idari suçlardan suçlu bulunmuş ve bazıları para cezasına çarptırılmıştır.

AİHM; bire karşı altı oyla, 11. maddenin ihlal edildiğine karar vermiştir. Başvuranlar’ın depolama sahasına karşı yaptıkları protestolarla bağlantılı olarak kendilerine karşı uygulanan tedbirler ve ilk başvuru sahibinin kamuya açık etkinliklerine dair duyurularının resmi olarak reddedilmesi, toplantı özgürlüğünü ihlal eder şekilde değerlendirilmiştir.

Sonuç

Bu ihlal hükmü doğrultusunda, Mahkeme; Sözleşme’nin 8. ve 11. maddelerin ihlali nedeniyle, birinci başvuran Kotov’a, manevi tazminat olarak 9.800 Euro; 11. maddenin ihlali nedeniyle, manevi tazminat olarak kalan başvuranların her birine 4.000 Euro ve idari yargılamalara ilişkin olarak da her başvurana 140 Euro maddi tazminat ödenmesine karar vermiştir.