İnternet Ortamından Yapılan Yayınlarda Türkiye Kuralları Yürürlükte; Netflix’e Ne Olacak?
Bir süredir hazırlıkları devam etmekte olan “Radyo, Televizyon ve İsteğe Bağlı Yayınların İnternet Ortamından Sunumu Hakkında Yönetmelik Yönetmelik” 1 Ağustos 2019 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Anımsanacağı üzere, 21.03.2018 tarih ve 7103 sayılı Kanun’un 82.maddesi ile 6112 sayılı RTÜK Kanunu’na “yayın hizmetlerinin internet ortamında sunumu” başlıklı 29/A maddesi eklenerek, internet ortamından yapılacak yayınlarla ilgili ana hususlar ortaya konulmuş ve maddenin uygulanmasına dair usul ve esasların RTÜK ile Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) tarafından altı ay içerisinde müşterek olarak çıkarılacak bir yönetmelikle belirleneceği kurala bağlanmıştı. İşte anılan “Usul ve Esasları” belirleyen bu Yönetmelik 01.08.2019’da yayımlanmıştır.
Radyo, TV ve isteğe bağlı yayın hizmetlerinin internet ortamından sunumuna, iletimine, medya hizmet sağlayıcılara yayın lisansı, platform işletmecilerine de yayın iletim yetkisi verilmesine ve söz konusu yayınların denetlenmesine ilişkin usul ve esasları belirlemek üzere RTÜK-BTK tarafından hazırlanan düzenleme ile Netflix gibi giderek yaygınlaşan hizmet sağlayıcıların Türk hukuku kapsamına nasıl alınacağı ortaya konulmuştur.
Temelde 2018 tarihli yasal düzenleme esaslarına bağlı kalan Yönetmelik’de, bireysel iletişim hizmetleri kapsam dışı bırakılırken, Netflix’in ötesinde örneğin Youtube ve benzeri internet tabanlı hizmetlerin de kapsama girip girmeyeceğini belirlemede dikkate alınacak tanımlamalara yer verilmiştir. Buna göre, kapsamı belirleyen Yayın hizmeti “medya hizmet sağlayıcının editoryal sorumluluğu altında ve temel amacı kamuoyunu bilgilendirmek, eğlendirmek veya eğitmek üzere elektronik iletişim şebekeleri yoluyla program sunmak olan, bireysel iletişim hariç olmak üzere, televizyon yayın hizmeti, isteğe bağlı yayın hizmeti ve ticarî iletişim ile radyo yayın hizmeti” olarak ifade edilmiştir.
Yayın ve İletim Lisanslarının Tarif, Süre ve Koşulları
Düzenleme ile internet ortamında yapılan yayınların, editoryal sorumluluğu bulunan medya hizmet sunucuları üzerinden lisansa tabi tutulması sağlanmaktadır. Buna göre, gerek mevcut yayın hakkı sahibi medya hizmet sağlayıcılardan yayınlarını aynı zamanda internet ortamından sunmak isteyenler, gerekse de sadece internet ortamından yayın hizmeti sunmak isteyen medya hizmet sağlayıcıları,
- internet ortamından radyo yayını sunmak için 10.000,00 TL bedel ile on yıl süreli İNTERNET-RD yayın lisansı,
- internet ortamından televizyon yayını sunmak için 100.000,00 TL bedel ile on yıl süreli İNTERNET-TV yayın lisansı,
- internet ortamından isteğe bağlı yayın hizmeti sunmak için 100.000,00 TL bedel ile on yıl süreli İNTERNET -İBYH yayın lisansı,
alacaklardır. Bir medya hizmet sağlayıcı kuruluşun sadece bir radyo, bir TV ve bir isteğe bağlı yayın hizmeti sunması ve her bir hizmet için ayrı ayrı RTÜK’den lisans alması esasının kabul edildiği düzenleme ile internet yayın platformu olarak hizmet vermek isteyenlerin de RTÜK’den “yayın iletim yetkisi” almaları şartı getirilmiştir.
Yayın hizmetlerini abone ve/veya kullanıcılara ücret karşılığında ve koşullu erişim (yayın hizmetlerine abonelik veya başka bir yöntemle önceden izin verilmesi yoluyla koşullu olarak erişimi sağlayan her türlü teknik tedbir ve düzenleme) yoluyla sunan medya hizmet sağlayıcı kuruluşlar, yıllık net satışlarının binde beşini izleyen yılın Nisan ayı sonuna kadar RTÜK’e ödeyeceklerdir.
Netflix Eylül Başında Türkiye’ye Geliyor!
Düzenleme ile getirilen ve kamuoyunda tartışma yaratan esas yenilik ise, yurt dışında yerleşik ama internet ortamında Türkçe olarak, Türkiye’ye yönelik olarak yayın yapan kuruluşların da kapsama alınmış olması. Netflix vb hizmet sunucular için getirilen düzenlemeye göre, “içerik veya yer sağlayıcısının yurt dışında bulunmasına rağmen, Türkiye Cumhuriyetinin taraf olduğu Üst Kurulun görev alanına ilişkin uluslararası antlaşmalar ve 6112 sayılı Kanun hükümlerine aykırı yayın yaptığı Üst Kurulca tespit edilen bir başka ülkenin yargı yetkisi altındaki medya hizmet sağlayıcılarının veya platform işletmecilerinin yayın hizmetlerinin internet ortamından iletimi ile internet ortamından Türkçe olarak Türkiye’ye yönelik yayın yapan veya yayın dili Türkçe olmamakla birlikte Türkiye’ye yönelik ticari iletişim yayınlarına yer veren yayın kuruluşlarının yayın hizmetleri hakkında da bu Yönetmelik hükümleri uygulanır. Bu kuruluşların internet ortamındaki yayınlarına devam edebilmeleri için Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yargı yetkisi altındaki diğer kuruluşlar gibi Üst Kuruldan internet ortamından yayın lisansı, bu kapsamdaki platform işletmecilerinin de internet ortamından yayın iletim yetkisi alması zorunludur.”
Bu ifadeyle, başta Netflix olmak üzere yurt dışında bulunan hizmet sunucularının da Türkiye Cumhuriyeti tarafından belirlenen kurallara uyma, Türkiye’de şirket kurma ve yayın lisansı alma zorunluluğuna tabi oldukları ortaya konulmuş oluyor.
Yayın lisansı ve yayın iletim yetkisi alabilmek için Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre Anonim Şirket kurma zorunluluğu ilk şart. Bu da özellikle yurt dışında bulunan hizmet sunucularını Türkiye’de şirket kurma, Türkiye’de muhatap olma konumuna getirmektedir.
Düzenleme ile halihazırda faaliyette olan kuruluşlara Yönetmelik yayın tarihinden itibaren bir ay içerisinde yazılı belgelerle RTÜK’e yayın lisansı için başvuru zorunluluğu getirilmektedir. Yani Netflix bu düzenleme kapsamında Türkiye’de faaliyette bulunmak istiyorsa, 1 Eylül 2019 tarihine kadar -eğer henüz kurmadıysa – Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre bir Anonim Şirket kurup RTÜK’e başvuru yapmalı.
Yayın Lisansı Olmadan Faaliyette Bulunulursa Ne Olacak?
Bu durumda, öncelikle RTÜK internet sayfasında bir duyuru/ihtar yayınlanarak; bu Yönetmelik hükümlerine göre yayın lisansı başvurusu yapılabileceği, başvuru ile birlikte 3 aya karşılık gelen lisans ücreti peşin yatırılırsa yayınlara 3 ay süreyle devam edilebileceği, bu süre zarfında lisans işlemlerinin tamamlanmaması halinde sürenin bedeli yine peşin ödenmek kaydıyla 3 ay daha uzatılabileceği, bu işlemler hiç yapılmaz, yani duyurudan sonra 72 saat içinde lisans için başvuru yapılmaz ve yayınlara son verilmez ise RTÜK tarafından Sulh Ceza Mahkemesi’ne başvurularak yayına erişimin engellenmesi isteminde bulunulacağı ve yayın kuruluşunun yönetim kurulu üyeleri ile genel müdür hakkında suç duyurusunda bulunulacağı belirtilecektir. Benzer uygulama platform işletmecileri için de söz konusu.
En Önemli Soru; Sansür mü Geliyor?
İnternet ortamında yayın lisansı alan medya hizmet sağlayıcı kuruluşlara getirilen en önemli yükümlülük 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun ile 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun hükümlerine uyumla ilgili yükümlülük. Özellikle 5651 sayılı Kanun ile getirilen yükümlülüklerin yer yer sınırsıza yaklaşması, düzenlemelerin içerdiği belirsizlikler halihazırda ciddi bir sorun iken, RTÜK tarafından “uygun bulunmayan” isteğe bağlı yayın hizmetlerini program kataloğundan çıkarma yükümlülüğünün de getirilmesi “sansür” eleştirilerinin doğmasına neden olmuştur.
Koruyucu Semboller Her Yerde!
Şu ana kadar RTÜK sistemine tabi yayınlarda kullanılan “koruyucu sembol sistemi” internet ortamında yapılan yayınlar için de başlayacak. Bu kritik bir düzenleme. Zira 6112 sayılı Kanun’a göre yapılan “koruyucu sembol sistemi” sadece içerik hakkında bir tanımlama değil. İlgili Yönetmelikte “Koruyucu semboller, bir programın olası zararlı içerikte olabileceğini ve/veya programın hangi yaş grubuna uygun olduğunu belirtir” denilirken, belirli yaşlara uygun olan programların veya küçük/çocuklara uygun olmayan programların yayın saatini de belirleyeceği ifade edilmiş olmaktadır.
RTÜK mevcut düzenlemesine göre 7+ bir program günün her saatinde, 13+ bir program 21:30’dan sonra, 18+ bir program ise 24:00-05:00 aralığında yayımlanabilecektir. Yani, koruyucu sembolle 18+ bir program olduğu belirlenen bir dizinin sadece 24:00-5:00 arasında yayımlanması mümkündür. Bu durumda, yine Netflix örneğine dönersek, koruyucu sembol uygulamasına göre pek çok Netflix dizi ve filminin 18+ sınıfına girmesi mümkün olduğuna göre, Netflix izleyemez hale mi geleceğiz?
Hayır. Yönetmelik çalışması Netflix ve ilgili tarafların belirli ölçüde katılımı ile hazırlandığı için bu konuda esneklik getiren bir hüküm söz konusu. (Her ne kadar hazırlık aşamasında görüş ve önerilerine başvurulan STK’lar tarafından önerilen değişikliklilerin büyük bir çoğunluğu dikkate alınmamış olsa da düzenlemenin bu kısmı dikkat çekicidir) Yönetmeliğin “çocukların korunması” başlıklı 21.maddesinde, bir yandan “internet ortamından yayın lisansı verilen medya hizmet sağlayıcı kuruluşlar ile yayın iletim yetkisi verilen internet yayın platform işletmecileri, çocukların fiziksel, zihinsel veya ahlaki gelişimine zarar verebilecek türde yayınlara ebeveyn kontrolünü sağlayıcı tedbirleri almakla yükümlüdür” denilerek yükümlülük getirilirken, diğer yandan da “çocuğun üye olamayacağı ve kişiye özel üyelik sistemi ile hizmet veren internet ortamından yayın lisansı verilen medya hizmet sağlayıcılar ile internet yayın platform işletmecilerine, 6112 sayılı Kanundaki ve bu Yönetmelikteki çocukların korunması amacına yönelik hükümler uygulanmaz.” cümlesiyle Netflix gibi kişiye özel üyelik sistemine sahip medya hizmet sağlayıcıları açısından çocukları korumaya yönelik hükümlerin uygulanmayacağı ortaya konulmuştur.
Düzenlemenin bu haliyle 6112 sayılı Kanun’a göre daha yerinde ve hak eksenli bir yaklaşım sergilediğini söylemek mümkün. Yasaklayıcı ve yükümlülük getirici pek çok kuralının “çocukları koruma” gerekçesiyle hazırlandığı gözetildiğinde, belirli koşullarda hizmet veren medya hizmet sağlayıcı kuruluşların görece rahat bir şekilde faaliyette bulunabileceklerdir.
Asıl Risk Nedir
Düzenleme ile ilgili basında çıkan başlıklar, genel olarak internet üzerinden yapılan yayınlara da sansür geldiği minvalinde. Muhalifler sansür geldiğini, bunun dünyada örneği olmadığını ileri sürerken, hazırlayan/iktidar kanadı da bunun tüm diğer ülkelerde yapılagelen düzenlemenin bir benzeri olduğu konusunda ısrarcı.
Gerçek nedir? Kanımızca, ikisi de değil. Böyle bir düzenlemenin dünyada örneği olmadığını söylemek, alanla ve dünyayla ilgili hiçbir bilgi ve fikir sahibi olmadığını yüksek sesle ilan etmek demek. İnternet her şey değiştirdi, doğru. Ama “koşulsuz bir internet seviciliği” geride kaldı. Bugün özellikle sosyal medya giderek daha yoğun bir şekilde anti demokratik rejimlerin siber saldırılarının mecrası haline geldi. Rusya’nın ABD seçimlerine sosyal medya temelli bir siber saldırı ile müdahale etmesi ve başarılı olması “özgür” dünyanın siber uzay ve buradan yapılan faaliyetlere bakışını geri dönüşsüz bir şekilde değiştirmiştir.
Öte yandan, “yasakçı” bir zihniyet, her ortamda yasakçıdır. RTÜK’ün bugüne kadar izlediği çizgi, aldığı, alamadığı kararlar çok tartışmalıdır. Tüm diğer “bağımsız” olması gereken idari otoriteler gibi doğrudan siyasi iktidara iliştirilmiş yapısı “güvensizlik” kaynağıdır. Buna bir de BTK ve 5651 sayılı Kanun’u eklediğinizde, düzenlemenin “sansür” amacıyla uygulanacağı konusunda bir ön kabul oluşmuştur.
Bu çerçevede, hak ve özgürlük temelli bakış açısını korumakla birlikte eni sonu birer ticari işletme olan ve küresel faaliyetlerine karşılık dünya toplumuna çok az geri dönüş yapan bu tür yeni internet şirket/devlerinin vergi ödemeleri, hukuki sorumluluklarının farkında olmaları için düzenlemelere tabi olmaları son derece doğaldır. Yeter ki hukuki güvenlik araçları işler halde olsun.
Bu noktada, düzenleme ile asıl önemli olan, daha doğrusu risk oluşturan husus, internet ortamında yapılan yayınlarla ilgili olarak 5651 sayılı Kanun’un ve Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun (BTK) devreye girmesi.
İnternet ortamı ile ilgili asli yetkili kabul edilen BTK’nın “teknik altyapısı”nın kullanımı söz konusu iken, yayınların denetlenmesine ilişkin merkezin, mülkiyeti RTÜK’e ait olmak üzere BTK ile birlikte kurulabileceği, RTÜK ile BTK arasında karşılıklı personel değişimi yapılabileceği, erişim engelleme kararlarının BTK üzerinden yerine getirileceği, bu tür kararların uygulanmaması halinde BTK’nın idari para cezası uygulayabileceği gibi düzenlemelere yer verilmiştir.
Kamuoyunda belki de RTÜK kadar bilinir olmamakla beraber BTK, özellikle son yedi sekiz yılda, elektronik haberleşme sektörü ve internetin hak ve özgürlükler ile serbestlik temelinde ele alınması misyonundan giderek uzaklaşmış, geldiği nokta itibariyle son derece katı, tutucu, sektör gerçekleri ile dinamizmini anlayamayan, anlamak için çaba göstermeyen, şeffaflık ve hesap verilebilirlikten uzak, gelişim ve inovasyona kapalı bir kuruma dönüşmüştür. BTK’nın mevcut hak ve özgürlükler karşıtı tutumunu internet ortamında yapılan yayınlara yansıtması halinde, işte o zaman ciddi bir sansür ve kaos ortamının doğması, düzenleme amacından sapılması kaçınılmaz olacaktır.
Sonuç Olarak;
Geleneksel yayıncılık kural ve ilkelerini işlemez hale getiren internet tabanlı yayıncılığın, hak ve özgürlük ekseni kaybedilmeksizin düzenlenmesi, belli başlı internet şirketlerinin Türkiye’de şirket kurup vergi ödeyip sorumluluk alarak faaliyette bulunmaya davet edilmesi yerinde olmakla beraber hukuk devleti temel değer ve ilkelerini gözardı eden uygulamaları ile bilinen idari kurum ve kuruluşların keyfi karar ve işlemlerine yeni bir mecra eklenmesi anlamına gelecek bir uygulamanın Türkiye’ye çok şey kaybettireceği açıktır.