Taksilere 7/24 Çalışacak Şekilde İç Kamera Sistemi Takılmasına Dair UKOME Kararlarını Hukuka Uygun Bulan Danıştay Kararı ile Gözetim Toplumu Genişliyor…

Taksilere 7/24 Çalışacak Şekilde İç Kamera Sistemi Takılmasına Dair UKOME Kararlarını Hukuka Uygun Bulan Danıştay Kararı ile Gözetim Toplumu Genişliyor…


Danıştay web sayfasında 29 Eylül 2022 tarihinde yayımlanan bir Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu kararı, giderek artan “gözetim toplumu” endişelerini büyütecek nitelikte. 

İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü tarafından 81 il valiliğine gönderilen 27.02.2017 tarihli bir yazı ile; başta terör olayları olmak üzere meydana gelen adli olayların araştırılması, delillere ve faillere ilişkin bilgilere hızla ulaşılması ve nihai olarak suçların aydınlatılması amacıyla, şehir içi yolcu taşımacılığında kullanılan taksi, minibüs ve otobüs cinsi taşıtlarda en az 7 gün süreyle kayıt yapabilen ön dış ve iç kamera ile kayıt cihazının bulundurulması ve aktif halde tutulması için yerel yönetimler tarafından Ulaşım Koordinasyon Merkezleri (UKOME) ve İl Trafik Komisyonlarından ivedilikle karar alınması istenilir.

Yazı sonrasında, bu içerikte tesis edilen UKOME kararlarına karşı Şoförler ve Otomobilciler Esnaf Odaları tarafından farklı idare mahkemelerinde açılan davalarda farklı kararlar çıkar. 

Muğla 2.İdare Mahkemesi’nin 31.05.2018 tarihli kararıyla; kişilerin özel hayatına müdahale içeren bu kararın UKOME yetkisinde olmadığı, Anayasa’nın 13.maddesi uyarınca kanun hükmü gerektiği, Bakanlık yazısı ile böyle bir işlem tesis edilemeyeceği kabul edilerek ilgili UKOME kararı iptal edilir. Bu karara yapılan itiraz İzmir Bölge İdare Mahkemesi 5.İdari Dava Dairesi’nin 18.12.2018 tarihli kesin kararıyla reddedilerek, UKOME kararıyla böyle bir uygulamanın yürütülemeyeceği hükme bağlanır. 

Aynı yazıya dayalı Ankara’da tesis edilen UKOME kararına karşı açılan davada ise, Ankara 11.İdare Mahkemesi’nin 24.05.2018 tarihli kararıyla; ticari taksinin özel toplu taşıma araçlarına göre daha az sayıda yolcu taşımasının kamusal alan kapsamında olduğu gerçeğini değiştirmediği, söz konusu kararın trafik güvenliği ile birlikte şoföre de meslek ve can güvenliği sağladığı, adli ya da terör olayının araştırılması, hızlıca çözüme kavuşturulması amacıyla uygulanacağının açık olması karşısında özel hayatın gizliliğinin ihlal edileceğinden söz edilemeyeceği sonucuna varılarak, açılan dava reddedilir.

Ret kararına davacı tarafından yapılan itirazın da Ankara Bölge İdare Mahkemesi 9.İdari Dava Dairesi’nin 12.12.2018 tarihli kesin kararıyla reddedilmesi ile aynı konuda İzmir ve Ankara’da verilen iki farklı karar ortaya çıkmış olduğundan, İzmir Bölge İdare Mahkemesi Başkanlar Kurulu’nun 22.12.2021 tarihli kararıyla, kararlar arasındaki aykırılığın dava konusu işlemin iptali (hukuka aykırı olduğu) yönündeki İzmir BİM 5.İdari Dava Dairesi kararı doğrultusunda giderilmesi için Danıştay’a başvurulması kararlaştırılır.

Bu başvuru üzerine uyuşmazlığı inceleyen Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, 25.02.2022 tarihinde oy çokluğuyla (6’ya karşı 9 oyla) verdiği, “kamusal alan niteliğini haiz bulunduğu kuşkusuz olan, ticari taksi türü araçların iç kısmının ses ve görüntü kaydı yapabilen kamera sistemi ile izlenmesinin, gerek şoför, gerekse yolcu bakımından özel hayatın gizliliğini ihlal ettiğinden söz edilmesine hukuken olanak bulunmamaktadır.” gerekçesine dayalı hüküm ile aykırılığın “davanın reddi doğrultusunda giderilmesine” karar verir.

Kurul çoğunluk görüşünde, UKOME’nin bu konuda karar verme yetkisinin bulunduğu kabul edilirken, ülke nüfusunun büyük bir çoğunluğunun şehir merkezlerinde yaşadığı, bu nedenle şehir güvenliğinin sağlanmasının toplum hayatının huzur ve güven içinde devamı için hayati önem kazandığı, büyükşehir belediyelerine dair mevzuatla (5216 ve 2918 sayılı kanunlar) UKOME’lere verilen düzenleme yetkisinin bu hususu da içerdiği kabulleri kullanılmıştır.

UKOME kararı ile özel hayatın gizliliğine dair ilkeye yapılan müdahalenin esası tartışılırken, Kurul, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM), özellikle 17.10.2019 tarihli Lopez Ribalda ve diğerleri/İspanya kararına kapsamlı bir atıf yapmıştır. 

Anılan başvuru kapsamında; ekonomik kayıplar yaşayan bir süpermarket sahibinin, bunun sebebini ortaya çıkarabilmek için işyerine yerleştirdiği, bir kısmı gizli bir kısmı görülebilir durumda olan kameralar aracılığıyla (gizli olanlarla ilgili çalışanlara bildirim yapılmamıştır) bazı çalışanların ürün hırsızlığı yaptığının ortaya çıkması üzerine işten çıkarılmaları sonrasında, işyeri sahibi tarafından hırsızlık şüphesinin aydınlatılması amacıyla süpermarketteki kasa bölgesini gizli kamera ile izlemesinin market çalışanları açısından özel hayatın gizliliğinin ihlali olup olmadığı tartışmasını yapan AİHM Büyük Dairesi, 17.10.2019 tarihli oy çokluğuyla verdiği kesin karar ile ihlal bulunmadığı sonucuna ulaşmıştır. 

Anılan kararda, AİHM, orantılılık temelinde değerlendirme yaparken; hırsızlık şüphesi nedeniyle alınan tedbirlerin izlenen alanlar ve personel açısından sınırlı olduğu ve zaman bakımından hırsızlık şüphesini doğrulamak için gerekli olan süre sınırının aşılmadığını esas alarak, video kayıtlarının sadece süpermarket müdürü, şirketin yasal temsilcisi ve sendika temsilcisi tarafından izlenmesini de gözetmiş ve mahremiyete yapılan müdahalenin orantılı olduğu sonucuna varmıştır. 

Bu karara atıfla yaptığı değerlendirme ile taksilerin iç kısımlarının kamuya açık alan olduğunu kabul eden Danıştay İDDK, meşru bir amaç doğrultusunda alınan UKOME kararının özel hayatın gizliliğini ihlal ettiğinden bahsedilemeyeceğini hüküm altına almıştır.

Karara muhalif üyeler ise, öncelikle özel hayata müdahale oluşturan kararın yasal dayanağının bulunmadığını, UKOME kararı ile, özellikle doğrudan bu konuda yetki veren bir yasal düzenleme olmadığı da gözetildiğinde, böyle bir gözetim yapılamayacağını karşı oylarında belirtmişlerdir.

Kararın oldukça ses getirmesi beklenmektedir. Zira, her ne kadar bir AİHM kararına atıf yapılmış olsa da, atıf yapılan kararda ölçülülük temelli ciddi bir değerlendirme yapılıp, bir kaç noktada uygun bulunan bir durum söz konusu iken, terörle mücadele, suçun önlenmesi gibi Devlet’in klasik yükümlülüğüne genel bir atıfla, süresiz ve sınırsız bir şekilde gözetim yapılmasının önünün bir idari kararla açılması hukuka uygun sayılamaz.

Öncesinde, kamu görevlilerinin mesai giriş çıkışlarının kayıt altına alınması ile ilgili kararlarında, yasal düzenleme olmaksızın bu amaçla gözetim yapılamayacağına hükmeden Danıştay’ın, bu karar ile ilgili büyükşehir sınırları içerisinde trafik güvenliği ile yetkili bir organ olan UKOME’ye, Devlet’in temel varlık sebeplerinden olan bir konuda (güvenlik) yetki vermesi, temel hak ve özgürlüklerin ancak yasayla düzenlenebileceği temel ilkesinin ihlalidir. Zira, gerek AİHM, gerekse Anayasa Mahkemesi kararlarında “kanunilik” unsurunun şekilsel anlamda bir “kanun” anlamına gelmediği, öngörülen amaca ulaşmaya elverişli, kaliteli bir “kanun” anlamında olduğu vurgulanmıştır.

Devletin terörle ve suçla mücadelesi, temel varlık sebeplerinden “birisi”dir; tek varlık sebebi değil. Çağdaş, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletinin, güvenlik dışında, yurttaşlarının insanlık onuruna yaraşır bir yaşam sürmesini sağlamak gibi daha üst ödevleri, yükümlülükleri vardır. Dolayısıyla, bir yükümlülüğü yerine getirirken, diğer temel haklara uyumun gözetilmesi bir zorunluluktur.

Olayımızda, hiçbir sınırlama (süre, konu, yer) getirilmeksizin bütün taksilerde gözetimin mümkün hale gelmesi, Devlet’in sürekli bir olağanüstü hal durumunda olması ile eşdeğer bir durum yaratacak, bu da, temel hak ve özgürlüklerin düzenlenmesinde yapılan ölçülük denetiminin (elverişlilik, gereklilik ve orantılılık) en azından orantılılık ve gereklilik alt ilkelerine aykırılığını doğuracaktır.

Umuyoruz ki bu konu Anayasa Mahkemesi önüne götürülmüştür. Özgürlük – güvenlik ikileminde/dengesinde, ağırlığı tümüyle güvenliğe veren bu tür karar ve uygulamalar, hiçbirimizin içinde bulunmaktan çok da hoşnut olmadığı, olmayacağı siyasal sistemlere yol açabilecektir. 

 

 

Görsel;

Photo by Matthew Henry on Unsplash