Yapay Zeka: Hukuki Statü ve Sorumluluk

Yapay Zeka: Hukuki Statü ve Sorumluluk


İnternet teknolojilerinin gelişmesi ve bilgisayarların işlem gücünün artması ile birlikte, yapay zeka çalışmaları da son dönemde hız kazanmıştır. Tıp, mühendislik, sağlık, savunma, güvenlik gibi birçok farklı sektörde kullanımı yaygınlaşan yapay zeka sistemlerini, artık günlük hayatımızda da daha sık duymaya ve hatta kullanmaya başladığımız söylenebilir. Yapay zeka sistemlerin günden güne gelişmesiyle, yakın gelecekte yaratabileceği sorunlar ve hatta tehditler tartışıladursun, hukuk sistemlerinin de etkili düzenlemeler yapmaları yakın zamanda bir zorunluluk olarak karşımıza çıkacak gibi görünüyor.

Pozitif hukukta yapay zekanın henüz bir tanımı mevcut değil. Aynı şekilde diğer bilim dallarında da yapay zekanın ne olduğuna ilişkin tartışmalar mevcut. Bununla birlikte, Nisan 2021’de Avrupa Birliği’nde yapay zekaya ilişkin bir tüzük taslağı yayımlandı. Buna göre yapay zeka sistemi, yazılım tabanlı ya da bir donanıma gömülü olan, belirli bir amaca ulaşmak için veri toplamak ve işlemek, çevresini analiz etmek ve tanımlamak, belirli oranda özerk şekilde aksiyon almak sureti ile zekayı taklit eden davranış gösteren sistemler olarak tanımlanıyor.

Yapay zekâ sistemleri, sorunları çözmek için kendi kendine öğrenebiliyor ve insan müdahalesi olmaksızın bağımsız bir şekilde karar alabiliyor. Ancak, zayıf modellemelerden, veri setlerinde yer alan yanlış verilerden, hatalı test ve üretimlerden kaynaklı olarak yapay zekanın yanlış karar alması elbette ki mümkün.

Günden güne yaygınlaşan ve otonom hale gelen yapay zeka uygulamaları neticesinde zarara uğrayan kişinin, zararını ne şekilde tazmin edeceği ve taleplerini kime yönelteceği ise tartışmalı alanların başında geliyor. Yapay zekanın aldığı kararların zarara neden olması durumunda sorumluluk rejiminin ne şekilde belirleneceğine ilişkin değerlendirme yapabilmek için öncelikle yapay zekanın hukuki statüsünü belirlemek gerekiyor.

Avrupa Komisyonu Yapay Zeka Üst Düzey Uzman Grubu Haziran 2019 tarihli çalışmasında, yapay zeka sistemlerine ve robotlara hukuki kişilik tanımanın temel sorumluluk ilkeleri ile çelişeceğini, ciddi bir ahlaki çöküntü yaratacağı endişesini vurgulayarak karar mercilerini bu tür sistemlere hukuki kişilik tanımaktan kaçınmaya davet etti.

Benzer doğrultuda Avrupa Parlamentosu da Ekim 2020 tarihli Yapay Zeka Hakkında Hukuki Sorumluluk Rejimine ilişkin İlke Kararı’nda yapay zekaya hukuki kişilik tanımaya gerek olmadığını ifade etti (…Notes that all physical or virtual activities, devices or processes that are driven by AI-systems may technically be the direct or indirect cause of harm or damage, yet are nearly always the result of someone building, deploying or interfering with the systems; notes in this respect that it is not necessary to give legal personality to AI-systems).

Buna karşın yapay zeka sistemleri bakımından elektronik kişilik modelinin uygulanması gerektiğine ilişkin görüşler de mevcut. Anılan elektronik kişilik modelinde, yapay zeka sistemleri, tıpkı tüzel kişiler gibi bir sicile kaydolacak, belirli bir sermayeye sahip olacak ya da zorunlu sigorta sistemine tabi tutulacak. Bu doğrultuda hak ve fiil ehliyetine sahip olacaklar. Son olarak, yapay zeka kaynaklı zararların mevcut hukuk düzenlemeleri ile tazmin edilebileceği, ayrıca düzenleme yapılmasına gerek olmadığını savunanlar da azımsanmayacak sayıda. Görüldüğü üzere, yapay zekanın hukuki statüsüne ilişkin henüz üzerinde görüş birliği sağlanmış bir yapı kurulabilmiş değil.

Mevcut hukuk sistemlerince kişilik bahşedilmemiş olan yapay zekalı varlıklara, otonom davranışları ile neden oldukları zararlardan dolayı başvurabilmek mümkün değil. Bu durumda, yapay zeka bakımından durumunun özelliğine göre üreticilerin, operatörlerin, yazılımcıların meydana gelen zararlardan sorumlu tutulabileceğine ilişkin görüş birliği mevcut. Yine sorumluluk rejimi yönünden kabul gören bir diğer görüş ise, yapay zekanın faaliyeti neticesinde zarar görenlerin kusursuz sorumluluk bağlamında zararlarını tazmin edebilecekleri. 

Türk Hukuku bakımından değerlendirildiğinde, tehlike arz eden yapay zeka sistemlerine TBK m.71 kapsamında kusursuz sorumluluk ilkesinin uygulanabileceği ancak tehlike arz etmeyen yapay zeka sistemlerinin sebep olduğu zararlarda kusur sorumluluğuna gidilebileceğine yönelik görüş, tutarlı görünmektedir. Yukarıda belirtilen Avrupa Birliği tüzük taslağında da “yüksek risk” bakımından ayrıma gidildiği ve hatta bazı durumlarda yapay zeka uygulamalarının yasaklandığı görülmektedir.

Şu an için mevcut hukuki düzenlemelerle hukuki statü ve sorumluluk rejimine ilişkin geçici sonuçlara varılsa da, yapay zeka sistemlerinin araçlara, tıbbi uygulamalara, günlük yaşama gitgide daha da karışacağı düşünüldüğünde, yakın gelecekte Avrupa Birliği’nde olduğu gibi tüm dünyada çalışmalar yürütülmesi kaçınılmaz olacak. Türkiye bakımından da, uluslararası alandaki gelişmeleri takip etmenin, ilerleyen süreçte hukuki güvenliği temin edici düzenlemeler yapma noktasında faydalı olacağı görüşündeyiz.