Yargıtay’dan Çalışması Devam Ederken Sendikal Ayrımcılığa Uğrayan İşçiye Tazminat Hakkı
Anayasamız ve başta Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) olmak üzere uluslararası sözleşmeler ile eşitlik ilkesini ihlal eden, ayrımcılık oluşturan fiil ve eylemler yasaklanmıştır. Bu temel kuralın çalışma yaşamına yansıması ise, işverenin, çalışanlar ve işyerinde örgütlü sendikalar arasında ayrımcılık yapmasının tazminat yaptırımına bağlanması olmuştur.
Nitekim, mevcut 6356 sayılı “Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu”nun “sendika özgürlüğünün güvencesi” başlıklı 25.maddesinde, işverenin, “bir sendikaya üye olan işçilerle sendika üyesi olmayan işçiler veya ayrı sendikalara üye olan işçiler arasında, çalışma şartları veya çalıştırmaya son verilmesi bakımından herhangi bir ayrım yapamayacağı”, hükme bağlanırken, bu hükme aykırılık halinde, işçinin bir yıllık ücret tutarından az olmamak üzere sendikal tazminat ödeme yükümlülüğünün doğacağı, ifade edilmiştir.
Aynı şekilde, 6356 sayılı yasadan önce yürürlükte olan 2822 sayılı Kanun’un 31.maddesinde de, “İşveren,bir sendikaya üye olan işçilerle sendika üyesi olmayan işçiler veya ayrı sendikalara üye olan işçiler arasında, işin sevk ve dağıtımında, işçinin mesleki ilerlemesinde, işçinin ücret, ikramiye ve primlerinde, sosyal yardım ve disiplin hükümlerinde ve diğer hususlara ilişkin hükümlerin uygulanması veya çalıştırmaya son verilmesi bakımından herhangi bir ayırım yapamaz.” denilerek sendikal ayrımcılık açıkça yasaklanırken, bu hükmün ihlalinin sendikal tazminatı doğuracağı belirtilmiştir.
Yargıtay 7.Hukuk Dairesinin 2014/347-5042 K. sayılı 04.03.2014 tarihli yeni bir kararı ile; yukarıda anılan hükümlere dayalı olarak, iş sözleşmesi devam ederken sendikal ayrımcılığa uğrayan çalışanın sendikal tazminat hakkının doğduğu, hükme bağlanmıştır.
Uzun yıllar boyunca Çelik İş Sendikasının örgütlü oldğu Kardemir’de Türk Metal Sendikası tarafından başlatılan örgütlenme çalışmaları sırasında, Türk Metal sendikasına üye olan çalışanlara yönelik işveren uygulamaları pek çok davanın konusu olmuştur. Bu çerçevede; Türk Metal sendikasının örgütlenmeye başlamasından sonra, işveren ile Çelik İş Sendikası arasında imzalanan bir protokol ile, Çeliş iş Sendikası üyesi işçilere 15.07.2010-15.12.2010 tarihleri arasında aylık 350,00 TL ödenmesinin kararlaştırılması ve başlangıçta bu ödemeden Türk Metal Sendikası üyesi işçilerin yararlandırılmaması, sendikal ayrımcılık temelinde dava konusu yapılmıştır.
Yerel İş Mahkemesinin davayı reddetmesi üzerine temyiz aşamasında dosyayı inceleyen Yargıtay 7.Hukuk Dairesi, sendikal ayrımcılığı yasaklayan, işlem tarihinde yürürlükte olan 2821 sayılı Kanunun 31.maddesi hükmünü esas alarak;
.. davacı iş sözleşmesinin devamı sırasında sendikal ayrımcılığa maruz kaldığını, sırf sendikal faaliyetleri nedeni ile Çeliş iş Sendikası ile yapılan protokole göre bu sendika üyesi işçilere ödenen aylık 350,00 TL’sının kendisine ödenmediğini, dava açması üzerine ödendiğini ileri sürerek iş sözleşmesinin feshinden öncekş süreçte yaşanan bu olay nedeni ile sendikal tazminat talep etmektedir. Davacının iş sözleşmesinin devamı sırasında işverenin yaptığı bu uygulama nedeni ile sendikal ayrımcılığa maruz kaldığı davacı işçinin açtığı ve dava sırasında yapılan ödeme nedeni ile konusuz kalan alacak davasında verilen mahkeme kararını avukatlık ücreti ve yargılama giderleri yönünden düzelterek onayan 9.Hukuk Dairesinin ilamı ile sabittir.
Hal böyle olunca davacının sendikal tazminatı talep hakkı oluştuğu ve alınan bilirkişi raporu bir değerlendirmeye tabi tutularak talebin kabulü gerektiği halde yanılgılı değerlendirme ile davanın reddi hatalı olmuştur..
gerekçesi ile, sendikal ayrımcılık değerlendirmesini yapmıştır. Yargıtay, örgütlenme sonrasında, işveren ile mevcut sendikanın sadece mevcut sendika üyelerine ödeme yapılmasına dair protokolünü sendikal ayrımcılık olarak değerlendirirken, diğer işçilerin dava açmalarından sonra anılan ödemeden yararlandırılmalarını da kanıt olarak kullanmıştır.
Bu ve benzeri içerikteki kararlar, örgütlenme hakkının özünü oluşturan, işçinin istediği sendikaya üye olabilmesi, herhangi bir sendikaya üyeliğe zorlanmaması ilkelerinin yaşama geçmesi açısından son derece etkili olacaktır. İşverenin sendikal örgütlenmeye müdahalesi ve gerçek bir hak mücadelesi uğraşında olmayan sendikaların varlığını anlamsızlaştıracak bu yargısal yaklaşım, Sendikalar tarafından da güçlü bir şekilde desteklenmelidir.