Liberties Hukukun Üstünlüğü Raporu 2025

Liberties Hukukun Üstünlüğü Raporu 2025


Liberties Hukukun Üstünlüğü Raporu 2025′i okurken, sadece Akdeniz havzasında değil, küresel ölçekte demokrasilerin yaşadığı kurumsal kırılganlıklar üzerine düşünmeden edemiyorsunuz. Günümüzde, farklı coğrafyalarda benzer demokratik erozyonların yaşanması tesadüf değil; derinleşen kutuplaşma, demokratik kurumların zayıflaması ve devlet yönetiminin kişiselleştirilmesi, evrensel bir endişe kaynağına dönüşmüştür.

Öne Çıkanlar

Rapor, bu endişe verici gelişmeleri açıkça ortaya koyuyor:

Hukukun üstünlüğü ihlalleri adalet sisteminden yolsuzlukla mücadeleye, medya özgürlüğüne, denge ve denetim mekanizmalarına, sivil alana ve insan haklarına kadar tüm alanlarda rapor edilmiştir.”

Bugün dünyanın birçok bölgesinde, demokratik kurumların zayıflatıldığını görüyoruz. Raporda özellikle adalet sistemleriyle ilgili şu tespit dikkat çekiyor:

“Adalet sistemi hâlâ siyasi manipülasyondan, yetersiz kaynaklardan ve adli yardıma erişim engellerinden muzdariptir, bu da bağımsızlığını, kalitesini ve verimliliğini zayıflatmaktadır.”

Seçimle gelenlerin görevlerini yapabilmesi, demokratik sistemlerin sağlıklı işleyişi açısından hayati önemdedir. Ancak rapor, denge ve denetim mekanizmalarının nasıl aşındırıldığını net biçimde ortaya koyuyor:

“Denge ve denetim mekanizmaları, hızlandırılmış yasama süreçlerinin aşırı kullanımı, bağımsız otoritelere siyasi müdahale ve seçim sisteminin bütünlüğünün tehlikeye girmesiyle daha da zayıflamakta, bu da hükümet üzerindeki demokratik ve yasal kontrolü aşındırmaktadır.”

Küresel çapta gözlemlediğimiz bir diğer endişe verici eğilim, sivil alanın daralması ve protesto hakkının kısıtlanmasıdır. Rapor bu konuda oldukça açık:

“Barışçıl protesto hakkı, özellikle iklim aktivistleri ve pro-Filistin göstericiler için giderek artan bir tehdit altındadır. Protestolar yasaklanmış, yerler kısıtlanmış, ve ağır cezalar uygulanmıştır.”

Artan kutuplaşma, seçimlerin sonuçlarını tanımama ve hukuki süreçlerin siyasi araçlara dönüştürülmesi gibi eğilimler, yalnızca belirli ülkelere özgü değil. Rapor, bu tehditlerin jeopolitik bağlamını da vurguluyor:

“Bu iç zorluklar, aşırı sağ popülizminin yükselişi, ABD’de demokratik gerileyiş ve küresel çatışmaların Avrupa’nın siyasi yörüngesini şekillendirdiği değişen bir jeopolitik manzara karşısında ortaya çıkmaktadır.”

Rapor, zayıf ve etkisiz tepkilerin demokratik gerileyişi durdurmakta yetersiz kaldığına da dikkat çekiyor:

“Hukukun üstünlüğünün önemli ihlallerinin devam etmesi, AB’nin zayıf tepkilerinin olumsuz eğilimleri durdurmak ve kalıcı olumlu iyileştirmeler elde etmek için yetersiz olduğunu göstermektedir.”

Son olarak, rapor bizlere hukukun üstünlüğünün neden bu kadar önemli olduğunu hatırlatıyor:

“Hukukun üstünlüğüne daha iyi bağlılık sağlamak, AB kurumlarına halkın güvenini artırmaya, ekonomik istikrarı teşvik etmeye, karşılıklı güveni güçlendirmeye ve hukukun etkili bir şekilde uygulanmasını garanti etmeye yardımcı olduğu için en iyi çıkarınadır.”

Demokratik kazanımların korunması, kurumların bağımsızlığının ve bütünlüğünün sağlanması, bireysel çıkarlardan değil toplumun ortak menfaatlerinden hareket eden bir anlayışa bağlıdır. Küresel demokrasi krizinin aşılması, hepimizin ortak sorumluluğundadır. Bu çerçevede, Rapor’un “Yönetici Özeti” kısmı Türkçe olarak aşağıda yer almakta olup, yazımızda yer alan bağlantıdan Rapor’un tamamına da erişmek mümkündür. 

https://www.liberties.eu/en/stories/rolreport2025-blog-corruption/45333

YÖNETİCİ ÖZETİ

Liberties Hukukun Üstünlüğü Raporu 2025, Avrupa Özgürlükler Birliği (Liberties) tarafından 43 ulusal üye ve ortak kuruluşla işbirliği içinde yürütülen, Avrupa Birliği’nde (AB) hukukun üstünlüğünün durumuna ilişkin altıncı yıllık değerlendirmedir. Avrupa Komisyonu’nun kendi yıllık denetimine bir “gölge rapor” olarak, bu belge AB üye ülkelerinde hukukun üstünlüğünü etkileyen sistemik zorlukların bağımsız ve derinlemesine bir analizini sunmaktadır.

Yıllık Hukukun Üstünlüğü Döngüsü

Yıllık Hukukun Üstünlüğü Döngüsü, Avrupa Komisyonu tarafından 2020 yılında “hukukun üstünlüğünü teşvik etmek ve zorlukların ortaya çıkmasını veya kötüleşmesini önlemek” amacıyla önleyici bir araç olarak kurulmuştur. Hukukun üstünlüğü etrafında bir diyaloğu kesinlikle teşvik ederken, AB’nin temel değerlerini sistematik olarak ihlal eden ülkelerde uzun süreli olumlu değişiklikler görmememiz endişe vericidir. Bunun yerine, bölge genelinde bir yerleşme modeli yayılmaktadır; hukukun üstünlüğüne saygıda genel bir bozulma ve bazı üye devletlerde açık bir kayıtsızlık görülmektedir.

Hukukun Üstünlüğüne Yönelik Temel Zorluklar

Hukukun üstünlüğü ihlalleri adalet sisteminden yolsuzlukla mücadeleye, medya özgürlüğüne, denge ve denetim mekanizmalarına, sivil alana ve insan haklarına kadar tüm alanlarda rapor edilmiştir.

Adalet sistemi hâlâ siyasi manipülasyondan, yetersiz kaynaklardan ve adli yardıma erişim engellerinden muzdariptir, bu da bağımsızlığını, kalitesini ve verimliliğini zayıflatmaktadır. Yolsuzlukla mücadele alanında, şeffaflık eksikliği, zayıf yasa uygulaması ve ihbarcıların yetersiz korunması devam etmekte, bu da hükümet dürüstlüğüne olan güvenin erozyonuna yol açmaktadır. Medya özgürlüğü tehdit altında kalmaya devam etmektedir; siyasi etki düzenleyici kurumların bağımsızlığını tehlikeye atmakta ve yoğunlaşmış mülkiyet çoğulculuğu boğmaktadır; gazeteciler artan taciz ve yasal zorluklarla karşı karşıya kalmaktadır.

Denge ve denetim mekanizmaları, hızlandırılmış yasama süreçlerinin aşırı kullanımı, bağımsız otoritelere siyasi müdahale ve seçim sisteminin bütünlüğünün tehlikeye girmesiyle daha da zayıflamakta, bu da hükümet üzerindeki demokratik ve yasal kontrolü aşındırmaktadır. Sivil alan daralmaya devam etmekte, yaygın karalama kampanyaları hükümetleri özellikle barışçıl protesto hakkı ve örgütlenme özgürlüğü konusunda kısıtlayıcı yasaları benimsemeye cesaretlendirmektedir.

Son olarak, insan hakları artan baskı altındadır; daha katı göç politikaları, savunmasız gruplar için yetersiz koruma ve artan ayrımcılık ve nefret söylemi bölge genelinde azınlıkları etkilemektedir.

Hukukun Üstünlüğü Üzerindeki Jeopolitik Etkiler

Bu iç zorluklar, aşırı sağ popülizminin yükselişi, ABD’de demokratik gerileyiş ve küresel çatışmaların Avrupa’nın siyasi yörüngesini şekillendirdiği değişen bir jeopolitik manzara karşısında ortaya çıkmaktadır. Aşırı sağın artan etkisi AB birliğini tehdit ederken, Rusya’nın Ukrayna’ya savaşı ve Avrupa güvenliği için azalan transatlantik destek bloğun direncini test etmektedir.

Göç politikaları sertleşmekte, devletler sınırları sıkılaştırmakta ve sıklıkla uluslararası hukuku ihlal ederek sığınma haklarını kısıtlamaktadır. Bu arada, AB uygulama mekanizmaları zayıf kalmakta, liberal olmayan eğilimlerin gelişmesine izin vermekte ve hukukun üstünlüğü ve temel hakların merkeziliğine dair net bir mesaj göndermek yerine, AB’nin içeriden hukukun üstünlüğünü zayıflattığına dair alarm verici işaretler bulunmaktadır. Kararlı bir eylem olmaksızın, AB daha fazla demokratik erozyon, iç parçalanma ve zayıflamış küresel konum riski taşımaktadır.

İlerleme ve Direnç İşaretleri

Önemli zorluklara rağmen, bazı ülkelerde olumlu eğilimler görüyoruz. Polonya’da yeni hükümet yargı bağımsızlığını ve medya çoğulculuğunu restore etmeye çalışırken, Estonya ve Çek Cumhuriyeti hukukun üstünlüğünün çeşitli boyutlarında gelişim göstermiş, gerçek ve sistemik iyileştirme çabalarının işaretlerini sergilemiştir.

Ayrıca, sivil toplumun, bağımsız medyanın ve yargı organlarının demokratik erozyona karşı direncinin güçlü kaldığını görebiliyoruz. Mahkemeler temel hakları koruyan önemli kararları desteklemiş ve aktivistler kısıtlayıcı protesto yasalarına meydan okumaya devam etmiştir. Bu arada, AB’nin SLAPP karşıtı direktifi ve medya özgürlüğünü güçlendirme çabaları, AB’nin yeni standartları belirlemede oynayabileceği rolü göstermektedir.

Yatay boyutlardaki temel bulgularımız şunlardır:

1. Adalet Sistemi: Siyasallaşma ve Sistemik Zayıflıklar

Birkaç AB Üye Devleti, yargı atama ve görevden alma süreçleri ile yargı öz-yönetim organlarının işleyişinde siyasi manipülasyonla boğuşmaktadır; bu ülkeler arasında Bulgaristan, Hırvatistan, Yunanistan, Macaristan, Letonya, Litvanya, Malta, Slovakya ve İspanya bulunmaktadır.

Fransa, İtalya, Malta, Romanya ve Slovakya’da yargıçlara yönelik siyasi saldırılar ve Belçika, Bulgaristan, Hırvatistan, Almanya, Macaristan, Litvanya ve İspanya’da mahkeme kararlarının uygulanmaması, derin endişe verici bir eğilim olmaya devam etmektedir.

AB genelinde alarmla karşılanan büyük sayıda ülkede yargıya ayrılan mali kaynaklar yetersizdir, bu da aşırı dava yükü, yetersiz maaşlar ve adli yardıma sınırlı erişim gibi sistemik sorunlara yol açmaktadır.

2. Yolsuzlukla Mücadele: Durgunluk ve Zayıf Uygulama

Bulgaristan, Hırvatistan, Çek Cumhuriyeti, Almanya, Yunanistan, Malta, Hollanda ve İspanya gibi birçok ülke, çıkar çatışmalarını ve lobi şeffaflığını düzenlemekte zorlanmakta, bu da yetersiz denetim ile sonuçlanmaktadır.

İhbarcı korumaları AB genelinde önemli ölçüde değişiklik göstermektedir; Estonya, Macaristan, İtalya, Letonya, Litvanya, Hollanda, Slovakya ve İspanya gibi bazı uluslar AB İhbarcı Direktifi’ne etkili uyum sağlamamaktadır.

Yolsuzluğun cezalandırılması, soruşturulması ve kovuşturulması çoğu Üye Devlette genel bir endişe konusudur. Kurumsal zayıflıklar ve hesap verebilirlik eksikliği nedeniyle üst düzey yolsuzlukla mücadeledeki ciddi sorunlar Belçika, Hırvatistan, Çek Cumhuriyeti, Fransa, İtalya, Malta ve Hollanda’dan bildirilmiştir.

3. Medya Özgürlüğü: Artan Saldırılar ve Hükümet Kontrolü

Kamu hizmeti medyasının bağımsızlığı ve işleyişine yönelik sürekli tehditler Bulgaristan, Hırvatistan, Yunanistan, Macaristan, İtalya, Malta, Polonya, Slovakya, İspanya ve İsveç’ten bildirilmiştir.

Medya mülkiyeti opak kalmaya devam etmekte, birçok ülkede piyasa çoğulculuğu seviyeleri düşüktür ve bu sorunların önemli olduğu Üye Devletler durumu ele almak için ciddi bir adım atmamıştır. Bu özellikle Hırvatistan, Macaristan, İtalya, Malta ve Romanya için geçerlidir.

Hırvatistan, Çek Cumhuriyeti, Almanya, Yunanistan, İtalya, Malta, Romanya, Slovakya ve İsveç’in tümü geçen yıl gazetecilere yönelik sözel saldırılara, tehditlere, hedefli karalama kampanyalarına veya kötüye kullanılan davalara tanık olmuştur.

4. Denge ve Denetim: Hızlandırılmış mevzuat, siyasallaşmış otoriteler ve tehlikeye atılmış seçim sistemi

İncelenen neredeyse tüm AB Üye Devletlerinde hızlandırılmış yasama prosedürlerinin aşırı kullanımını, yeterli kamu istişaresinin eksikliğini ve yürütme kararnameleriyle yönetimin normalleşmesini gözlemleyebiliyoruz.

Çek Cumhuriyeti ve İtalya hala Ulusal İnsan Hakları Kurumlarından yoksundur; bağımsız otoriteler Bulgaristan, Fransa, Almanya, Yunanistan, Macaristan, İrlanda, Litvanya, Malta, Romanya, Slovakya ve İsveç gibi birçok diğer ülkede siyasi müdahale, kaynak sıkıntısı ve hükümet eylemleri üzerindeki sınırlı etki ile mücadele etmektedir.

Seçim çerçevesi, Belçika, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Macaristan, Malta ve Slovakya’da vatandaşlıklarına veya sınırlı zihinsel kapasitelerine dayalı olarak insanların seçme hakkından dışlanması ve Hırvatistan, Çek Cumhuriyeti, Yunanistan, Macaristan, Hollanda, Romanya, Slovakya ve İspanya’dan bildirilen siyasi reklamların manipülasyonu nedeniyle sorunlu kalmaktadır.

5. Sivil Alan: Aktivistler ve STK’lar İçin Daralan Özgürlükler

Güçlendirici saldırıların katmanları, canlı sivil alanların sürekli kapanmasını ve insan hakları savunucularına ve sivil toplum kuruluşlarına doğrudan saldırıların artmasını sağlamıştır. 2024 yılında, tüm ülkeler çeşitli Üye Devletlerde belirgin bir bozulma ile birlikte sivil özgürlüklere yönelik bir veya daha fazla kısıtlama bildirmiştir.

Karalama kampanyaları ve sözel taciz, hükümetleri yasalarda ve finansman politikalarında kısıtlamaları gömmeye cesaretlendiren güvensizliği beslemede yardımcı olmuştur. Bulgaristan, Macaristan, Fransa, Slovakya ve Hollanda dahil olmak üzere birçok ülke, ‘yabancı ajanlar‘, ‘yabancı çıkar temsil hizmetleri‘ ve lobicilik kısıtlamalarına odaklanan yasalar getirmiştir. Macaristan’ın kötü şöhretli ‘Egemenlik Yasası‘, STK’lara ve araştırmacı gazetecilere yönelik çeşitli soruşturmaların başlatılmasına yol açmıştır.

Barışçıl protesto hakkı, özellikle iklim aktivistleri ve Filistin yanlısı göstericiler için giderek artan bir tehdit altındadır. Protestolar yasaklanmış, yerler kısıtlanmış ve ağır cezalar uygulanmıştır. Fransa, Almanya, Yunanistan, İrlanda, İtalya, Macaristan, Romanya ve Hollanda dahil olmak üzere birçok ülke, polis tarafından orantısız güç kullanımının arttığını belirtmiş ve birkaç ülke protesto hakkına ilişkin yasalardaki değişiklikler yoluyla kısıtlamaları sağlamlaştırmaya çalışmıştır.

Çevrimiçi ve medya tacizi de oldukça hızlı bir şekilde finansman kısıtlamalarına ve bazı durumlarda fiziksel saldırılara dönüşmüştür.

6. İnsan Hakları: Savunmasız grupların haklarının sistemik ihlali

Hırvatistan, Almanya, Yunanistan, Hollanda, Slovenya ve İsveç hükümetleri, göçmenlerin ve sığınmacıların haklarını tehdit eden daha katı göç politikaları benimsemiştir.

Ülke raporlarımıza göre İtalya, Hollanda, Romanya, Slovakya, Slovenya ve İsveç’te çocuk hakları, özellikle refakatsiz küçükler, azınlıklara ait çocuklar ve adalet sistemindeki çocuklar için geniş yasal boşluklar ve yetersiz koruma ile bir alan olmaya devam etmektedir.

Avrupa genelindeki STK’lar, özellikle Bulgaristan, Hırvatistan, Fransa, Macaristan, İtalya, Litvanya, Romanya ve Slovakya’da etnik ve cinsel azınlıklara yönelik ayrımcılık ve nefret söyleminde bir artış bildirmiştir.

Cezaevi aşırı kalabalığı ve kötü alıkoyma koşulları İrlanda, Fransa, Letonya, Slovenya ve Letonya’da endişe uyandırmaktadır.

Hukukun üstünlüğünün önemli ihlallerinin devam etmesi, AB’nin sessiz tepkilerinin olumsuz eğilimleri durdurmak ve kalıcı olumlu iyileştirmeler elde etmek için yetersiz olduğunu göstermektedir. Hukukun üstünlüğüne daha iyi bağlılık sağlamak, AB kurumlarına halkın güvenini artırmaya, ekonomik istikrarı teşvik etmeye, adli işbirliğinin temelini oluşturan Üye Devletler arasındaki karşılıklı güveni güçlendirmeye ve AB hukukunun etkili bir şekilde uygulanmasını garanti etmeye yardımcı olduğu için AB’nin en iyi çıkarınadır.

Bu amaçlara ulaşmak için, Avrupa Komisyonu’nun hukukun üstünlüğünü izleme ve uygulama faaliyetlerini daha da geliştirmesi ve bunları diğer hukukun üstünlüğü araçlarıyla, özellikle Madde 7 prosedürü, AB bütçe şartlılık mekanizmaları ve ihlal prosedürleriyle bağlantılandırması esastır.

https://www.liberties.eu/en/stories/rolreport2025-blog-humanrightsviolations/45334

BU RAPOR HAKKINDA

Bu, Liberties’in AB’de hukukun üstünlüğünün durumu hakkındaki koordine edilmiş raporunun altıncı baskısıdır. Rapor, AB genelinde 21 ülkede, yani Belçika, Bulgaristan, Hırvatistan, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Fransa, Almanya, Yunanistan, Macaristan, İrlanda, İtalya, Letonya, Litvanya, Malta, Hollanda, Polonya, Romanya, Slovakya, Slovenya, İspanya ve İsveç’te 2024 yılında hukukun üstünlüğü, demokrasi ve ilgili temel haklara ilişkin en çarpıcı gelişmeleri ortaya koymaktadır.

AB genelinden 43 sivil toplum kuruluşu, adalet sistemlerinin işleyişi, yolsuzlukla mücadele çerçevesi, medya özgürlüğü, çoğulculuk ve gazetecilerin güvenliği, denge ve denetim mekanizmaları, sivil alan ve insan hakları savunucuları ve hukukun üstünlüğünü etkileyen sistemik insan hakları ihlalleri dahil olmak üzere geniş bir alan yelpazesini kapsayan araştırmaya katkıda bulunmuştur.

Üye ve ortak kuruluşlar tarafından hazırlanan tüm bireysel ülke raporlarını bir araya getirmenin yanı sıra, rapor Liberties tarafından derlenen AB’de hukukun üstünlüğü üzerine genel eğilimlere genel bir bakış içermektedir. Ayrıca, kapsanan alanların her birinde belirlenen eksikliklerin nasıl ele alınacağına dair hem ulusal hükümetlere hem de AB kurumlarına yönelik detaylı öneriler formüle etmekte ve Avrupa Komisyonu’nun izleme çalışmasının etkisini nasıl artırabileceğini önermektedir.

Ülke raporları, Liberties tarafından geliştirilen ortak bir yapı temelinde ulusal üye ve ortak kuruluşlar tarafından derlenmiştir. Rapor aynı zamanda Avrupa Komisyonu’nun 2025 Yıllık Hukukun Üstünlüğü Raporu’nu beslemek için yapılan kamu istişaresine bir katkı olarak da düşünüldüğünden, ortak yapı, Avrupa Komisyonu’nun yıllık hukukun üstünlüğü izleme döngüsü amacıyla belirlediği öncelikli alanlar ve göstergeler dikkate alınarak geliştirilmiştir.

Her ülke raporu, toplanan bilgileri ve katkıda bulunan kuruluşlar tarafından derlenen bulguları yansıtmaktadır. Ülke raporlarını geliştirirken, katkıda bulunan kuruluşlardan mümkün olduğunca çok alanı kapsamaları istenmiştir. Önemli çabaları sayesinde, elde edilen bilgiler AB içindeki hukukun üstünlüğü ve demokrasinin yörüngesinin doğru bir göstergesini vermek için yeterince temsil edicidir.

 

Temel Kavramlar: Hukukun Üstünlüğü ve Demokratik İlkeler

Hukukun Üstünlüğü (Rule of Law)

Tüm bireyler, kuruluşlar ve devlet, kamuya açık yayımlanmış ve eşit şekilde uygulanan yasalara tabi oldukları bir yönetim ilkesidir. Hiç kimsenin yasa üstünde olmadığı, tüm vatandaşların yasalar önünde eşit olduğu anlayışını temel alır. Hukukun üstünlüğü, demokratik bir devletin temel taşıdır ve güçler ayrılığı, yasaların öngörülebilirliği, yasal kesinlik gibi unsurları içerir.

Güçler Ayrılığı

Devlet gücünün yasama (parlamentolar), yürütme (hükümetler) ve yargı (mahkemeler) arasında paylaştırılması prensibidir. Her bir erkin diğerini denetleyebildiği ve dengeleyebildiği bu sistem, iktidarın tek elde toplanmasını ve kötüye kullanılmasını engeller.

Yargı Bağımsızlığı

Mahkemelerin ve yargıçların siyasi etki, baskı veya müdahaleden uzak, yalnızca yasalara ve kanıtlara dayanarak karar verebilme özgürlüğüdür. Bağımsız bir yargı, adil yargılanma hakkının güvence altına alınması ve hukukun üstünlüğünün korunması için esastır.

Denge ve Denetim Mekanizmaları

Devlet kurumlarının birbirlerini denetleyebildiği ve sınırlayabildiği sistemlerdir. Bu mekanizmalar, iktidarın tek bir kurumda yoğunlaşmasını önler ve demokratik kurumların sürdürülebilirliğini sağlar. Anayasa mahkemeleri, ombudsmanlar, düzenleyici kurumlar ve sivil toplum örgütleri bu mekanizmaların önemli parçalarıdır.

Medya Özgürlüğü ve Çoğulculuk

Medyanın hükümet kontrolünden bağımsız olarak faaliyet gösterebilmesi ve toplumda var olan farklı görüşlerin medyada temsil edilmesidir. Özgür ve çoğulcu bir medya, demokratik bir toplumda şeffaflığı sağlar, kamu yetkililerini hesap verebilir tutar ve vatandaşların bilgilendirilmiş kararlar almasına olanak tanır.

Sivil Alan (Civic Space)

Vatandaşların ve sivil toplum örgütlerinin, kamusal tartışmalara katılabildiği, örgütlenebildiği ve barışçıl bir şekilde toplanabildiği fiziksel, dijital ve yasal alandır. Sivil alanın daraltılması, demokrasinin işleyişini ve halkın sesini duyurabilme kapasitesini olumsuz etkiler.

Kurumsal Bağımsızlık

Kamu kurumlarının, özellikle denetleyici ve düzenleyici olanların, siyasi müdahaleden uzak, tarafsız ve objektif bir şekilde çalışabilme kapasitesidir. Kurumsal bağımsızlık, kamu güvenini artırır ve devlet organlarının uzun vadeli istikrarını sağlar.

İnsan Hakları ve Temel Özgürlükler

Her insanın, doğuştan sahip olduğu, devredilemez haklar ve özgürlüklerdir. Yaşam hakkı, ifade özgürlüğü, adil yargılanma hakkı, örgütlenme özgürlüğü ve ayrımcılığa uğramama bu haklar arasındadır. İnsan haklarının korunması, demokratik bir devletin temel görevlerindendir.

Seçim Bütünlüğü

Seçimlerin adil, özgür, şeffaf ve kapsayıcı bir şekilde gerçekleştirilmesini sağlayan süreçler ve standartlardır. Seçim bütünlüğü, demokratik meşruiyetin temelini oluşturur ve halkın iradesinin doğru bir şekilde yansıtılmasını garanti eder.

Yolsuzlukla Mücadele

Kamu görevlilerinin özel çıkar için yetkilerini kötüye kullanmalarını önleyen yasalar, kurumlar ve uygulamalardır. Yolsuzlukla etkili mücadele, kamu kaynaklarının adil dağıtımını, kamu hizmetlerinin kalitesini ve vatandaşların devlete olan güvenini artırır. 

Demokratik Gerileyiş (Democratic Backsliding)

Yerleşik demokratik kurumların, normların ve süreçlerin aşındırılması ve zayıflatılması sürecidir. Bu gerileyiş genellikle kademeli olarak gerçekleşir ve hukuki araçların demokratik olmayan amaçlar için kullanılmasını içerebilir. Yargı bağımsızlığının aşınması, medya özgürlüğüne müdahale ve muhalefetin susturulması bu sürecin belirtileri arasındadır.